Bu
yazımın girişi olarak nitelediğim dünkü yazımın sonunda, bugün Ortadoğuda
yaşanan acıların, akan kanların, dökülen göz yaşlarının başlangıç noktasını çok
iyi tespit edip bu tespitlerini de Project Syndicate’te isimli İnternet
sitesinde geçen hafta yayımlayarak dünya liderlerinin dikkatine sunan İsveç
eski Başbakanı Carl Bildt’in makalesinde değindiği hepsi birbirnden
önemli/değerli tespitlerine yer vereceğimi not ederek bitirmiştim.
Carl
Bildt, Dünya Bülten’inde tamamı yer alan makalesinin başında “Ortadoğu’da
birçok çatışmanın kökeni ve bölgede istikrarlı bir düzenin kurulamaması 20.
Yüzyıl başında Osmanlı imparatorluğunun
çözülmesinden kaynaklanmaktadır. Bugün uluslararası toplum bölgede
kalıcı bir barışı güvence altına almaya çalışıyor. Ancak
hem uluslararası toplumun hem de liderlerin tarihin bize verdiği
dersleri hatırlaması gerekiyor.”
“Osmanlı
devleti tarihsel süreçte Basra Körfezi’nden Bosna’ya kadar uzanan coğrafyaya
hakim olmuş bir imparatorluktu. Ve sultanın nihai otoritesinde iç içe
geçmiş kültürler, gelenekler ve diller zengin bir mozaik oluşturmuştu. Böylece
Osmanlı İmparatorluğu yüzlerce yıl bölgede huzuru sağlayabilmişti. Ama
İmparatorluğun parçalanmaya başlamasıyla bölgede şiddet sarmalı
başladı” tespitinde bulunmaktadır.
Makalenin,
Ortadoğuda yaşanmakta olan şiddet sarmalından alın, yeniden çizilmesi muhtemel
haritaların doğurması kaçınılmaz çatışma alanlarına dikkat çekmesine ilişkin
geniş bir ufuk çizgisindeki uyarıları arasında, -güncelliğini de göz önünde
bulundurarak- paylaşmak istediğim problemin çıkış noktasındaki aktörlerin
açıkça ifade edilmesidir.
Bu
aktörlere göndermede bulunduğu; “Osmanlı mozaiğinin ulus-devletler
halinde içinin oyulma süreci ilk olarak Balkanlar’da başladı. Balkanlarda
bir arada yaşama kültürünü sağlayan mozaik ilk olarak 20.Yüzyılın başındaki
savaşla bozuldu. Bu sürecin devamı yine 1990’lardaki yaşanan savaşta devam
edecekti.”
“Bununla
birlikte, dış güçler Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’de Osmanlı
haritasını kesip biçerek yeniden çizdiler. Ve bu yeni yeni devletlerin
ortaya çıkmasına neden oldu. Mesela bugünkü Suriye ve Irak
üzerinde Fransız ve İngilizlerin çıkarları söz konusuydu ve bu
devletlerin varlığı o günkü çıkarlar üzerinden inşa edilmişti” gerçeğinin,
Avrupalı diplomat ve siyasetçi eski bir Başbakan
tarafından dile getirilmiş olmasını önemle üzerinde durulmaya değer buluyorum.
Alıntı
yaptığım o uzun makaleden son bir cümle; “..Ve imparatorluğun
parçalandığı Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan düzenin son
derece keyfi olduğu net bir şekilde anlaşılıyor” diyor İsveç eski
Başbakanı Carl Bildt.. ve Ortadoğu’da barışın anahtarının Osmanlı anlayışında
gizli olduğunu dünya egemenlerinin idrakine sunuyor..
Son
tahlilde denebilir ki; cadı kazanına dönmüş Ortadoğuyu yakan ateşi tutuşturan
katiller, tekrar cinayet mahalline dönüyorlar. Osmanlı’nın yıkılışı sonrası
kurulan dünya düzeninin aktörleri; böl ve yönet stratejisi uygulayarak din,
mezhep ve etnik temelli aidiyetler üzerinden ürettikleri yapay devletleri daha
da küçük parçalara bölme niyetindeler. Dün İngilizlerin, Fransızların ve kısmen
Almanların yanlarına aldıkları ABD sömürgeci çetelerine karşın bugün, Rusya,
İran ve hatta Çin’in de içinde yer aldığı kurtlar sofrasında Ortadoğuyu yeniden
parçalama/haritalandırma kavgasında mazlum milletlerin “kanına ekmek
doğrama” yarışındalar.
İşin
özeti; Suriye’de iç savaşın başladığı günden bu yana konunun uzmanlarınca sık
sık telaffuz edilen “Proxy war”
(Vekalet savaşı)/ çokuluslu istihbarat örgütlerinin üretip beslediği örgütler
üzerinden yürütülen savaş bitti. Artık esas katiller, cinayet mahalline geri
döndüler.
Yorumlar kapalı.