YENİ TTK VE BORCA BATIKLIK
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu‟nun 324‟ncü maddesinde düzenlenen sermaye kaybı ve borca batıklık durumu yeni Türk Ticaret Kanununun 376‟ncı maddesinde, mevcut 324‟ncü maddenin hükümleri bir ölçüde korunmuş, ancak, uygulamada sıkça rastlanılan sorunlar dikkate alınarak yeni kurallar öngörülmüştür. Ayrıca 6762 sayılı Kanundaki 324 üncü maddenin bilânço hukukuna uymayan hükümleri düzeltilmiştir.
İlgili 376‟ncı maddenin birinci fıkrasına göre, son yıllık bilânçodan sermaye ile yasal yedekler toplamının yarısının zararlar sonucu karşılıksız kaldığının anlaşılması halinde, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırmaya ve uygun gördüğü gerekli önlemleri genel kurula sunmakla mükelleftir. Yeni TTK‟nın gerekçesinde yönetim kuruluna bu konuda önemli sorumluluklar getirilmiştir. Gerekçede, yönetim kurulunun, genel kurulu hemen toplantıya çağırması, şirketin finansal yönden kötü durumda bulunduğunu bütün açıklığıyla kurula anlatması, hatta bu konuda bir rapor vermesi, zararların sebeplerini göstermesi ve çözüm önerisi sunması gerekir, aksi halde yönetim kurulu sorumlu olacaktır. İkinci fıkraya göre, son yıllık bilânçodan, zararlar sebebiyle sermaye ile yasal yedeklerin toplamının üçte ikisinin karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, yönetim kurulunun çağrısı üzerine genel kurul toplanır ve sermayenin üçte biri ile yetinmeye veya sermayenin tamamlanmasına karar verir. Genel Kurul bu iki karardan birini almamışsa anonim şirket sona erer.
Üçüncü fıkra ise şirketin borca batık olması durumunda uygulanacak kuralları göstermektedir. Borca batık olma kavramı, şirket aktifleri yıllık bilânçoda olduğu gibi defter değerleriyle değil gerçek değerleriyle değerlemeye tâbi tutulsalar bile alacaklıların, alacaklarını alamamaları, yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması demektir. Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık mali tablodan veya ara dönem mali tablolarından, denetçinin, erken teşhis komitesinin raporlarından ve/veya yönetim ile yönetim kurulunun tespitlerinden ortaya çıkabilir. Böyle belirtilerin bulunması halinde, yönetim kurulu hem işletmenin devamı esasına göre hem de aktiflerin olası satış değerleri üzerinden bir ara bilânço düzenletip denetçiye verir. Varlıkların satış değerlerine göre çıkarılan bilânço şirketin iflâsı için yönetim kurulunun mahkemeye başvurmasına gerek olup olmadığını ortaya koyar. Aktif ve pasiflerin işletmenin sürekliliğine göre değerlendirilmesi, faaliyetine devam edecek bir işletme esas alınarak değerlendirme yapılması demektir. Böyle bir değerlendirme işletmenin borca batık olma durumuna rağmen bazı olgular, beklentiler, etkisini yitiren sebepler dolayısıyla şirketin yaşama ümidinin var olup olmadığını ortaya koyar. Ara bilânçoların incelenmesi ve değerlendirilmesi denetçi tarafından yedi gün içinde yapılır ve raporlanır. Rapor mahkemenin kararlarına esas olur.
Ayrıca üçüncü fıkrada mahkemeye başvuru zorunluluğunu ortadan kaldırabilecek bir yenilikte yer almaktadır. Bu yenilik, şirket alacaklılarından bazılarının, kendi alacaklarını, diğer alacaklıların alacaklarının sırasından sonraki sıraya gitmesini yazıyla kabul etmeleridir. Böyle bir taahhüt etkilerini iflâs halinde gösterir ve önceki alacaklar ödenmeden sona giden alacak garameye katılamaz. Bu taahhütlerin tutarı ara bilânço ile ortaya çıkan açığa eşitse, iflâs bildirimi zorunluluğu yoktur. Başka bir deyişle, bu taahhütlerin tutarı, borca batıklığı ortadan kaldıracak düzeydeyse, kısa vadeli olmayıp süreklilik arz eder nitelikteyse ve taahhütlerin yerine getirilmesi güç şartlara bağlanmamış ise mahkemeye bildirimde bulunulmaz. (Madde 376) Kaynak: Yeni TTK
Yorumlar kapalı.