Çocuklar
çok güzel ve masumdurlar. Çocuklara bu güzelliği ve “özel”liği veren de
kuşkusuz çocukluklarıdır. Her şeyleri güzeldir çocukların; yaramazlıkları,
huysuzlukları, gülüşleri, gülücükleri. Çünkü çocukturlar. Yetişkinler nadiren bilinçli,
çoğu zamanda bilinçsiz olarak bazı hareketler ve tavırlar sergilerler. Hemen
“çocukluk yapma” veya “çocuklaşma” deriz ve aslında yaramazlık yaptığını,
yaşına, statüsüne, bulunulan zemine aykırı bir tavır sergilediğini ima ederiz.
İnsanların
içinde hiç kaybolmayan, hep içinde, en dip köşelerde saklı duran, zaman ve
zemin uygun olunca da hemen depreşiveren “küçük çocuk” mutlaka ve mutlaka
bulunur. Ve bu “küçük çocuk” insan hayatının her devresinde farklıdır. Aslında
küçük çocuk bir değil, birkaç tanedir insanların içinde. Bir bakıma
yaşayamadığımız, yaşadığımız fakat bir türlü unutamadığımız, hafızamızın zaman
zaman ön belleğe aldığı, bize hatırlattığı çocukluklardır bunlar.
Çocuk
devresinin çocuklukları; “Zihinlerimizi, onlara hakim olan ve baskı yapan
belirli bir konuyla meşgul etmezsek, hayal gücünün tam tanımlanmamış alanında
çılgınca, bir oraya bir buraya koştururlar. (Montaigne)” felsefesine tam da
uyarlar. Çocuklar kontrol edemedikleri hayal güçleri ile, bitmek tükenmek
bilmeyen enerjileri ile bir oturdukları yerde uzun süre oturamazlar. Nihayet
yaş ilerledikçe enerjilerde azalmaya, Tosya tabiri ile insan oturaklaşmaya
başlar. Ancak yaşımızın gereği açığa çıkarmadığımız, çıkaramadığımız, bir
yerlerde gizli kalan, üzerini küllediğimiz bu enerji, zaman zaman elimizde
olmadan açığa çıkıverir, nükseder.
İşte
yaramazlıklarımız da aslında bazen elimizde olmadan nüksediveren bu gizli
kalmış enerjilerden başkası değildir. Tehlike işte bu yıllardır bastırdığımız
enerjiyi kontrol altına alamadığımız zaman başlar. Nüksetmekle kalmaz, ilerler,
kangren olur ve tüm yaşantımızı, evimizi, barkımızı yıkabilir, hayatımızı bir
zindana çeviriverir maazallah. Zamanı geçmeden tedbirli olmalı, tedbirimizi
almalıyız. Erken teşhis etmeliyiz ki tedavisi de olsun, kolay olsun.
“Büyük
adamlar olmasa hiçbir bir büyük şey başarılamaz; insanlar da ancak karar
verirlerse büyük olabilirler” diyor bir düşünür. Büyük adamların; hem bu
dünyada, hem öbür âlemde rahat edecekleri umulur. Kararlarımızı vermeli,
yaptığımız hatalardan, kusurlardan, yaramazlıklardan pişman olmalı ve bir daha
yapmamak üzere “Yarabbi. Ben pişmanım yapmış olduğum günahlardan. Keşke
yapmasaydım. İnşaallah bir daha ben yapmayacağım” diye söz vermelidir.
Yoksa yaramaz çocuklar ne kadar sevimli gelseler de pek sevilmezler,
yaramazlıkları pek hoş görülmez, bir çok yaramazlıkları da masum sayılmaz değil
mi? Hoşçakalın.
Yorumlar kapalı.