Efendimiz (s.a.v), “Öfkelendiğin zaman sus, ses çıkarma; yine öfkelenirsen yine sus” buyurmuştur. Büyük bir erdemdir sabredip, sükut edebilmek. Bazen susmak verilebilecek en iyi cevaptır. Haksızlık ve zulüm karşısında sessiz kalınmaz elbette, fakat doğruyu savunmanın da bir edebi vardır. Düşüncelerimizi sesimizi yükselterek kabul ettirmeye çalışırsak, davamızda sonuna kadar haklı olsak da, insanların gözünde haksız duruma düşeriz. Unutmayalım, “bağırarak konuştuğumuzda bizi kimse duymaz, fakat alçak sesle konuştuğumuzda söylediklerimiz dinlenir”
İnsan, özellikle kanının deli aktığı zamanlarda ağzından ne çıktığını bilemeyebilir, sonuçlarını düşünmeden konuşup, tozu dumana katabilir. Böyle davranışlar halk arasında toyluk olarak algılanır. “O daha cahil, öğrenecek” denir böyleleri için. Buradaki cehalet yakıştırmasıyla tahsilsizlik değil, daha yaşayıp öğrenmesi gereken tecrübeler olduğu ima edilir. Yaptığı hatalı davranışlardan ders çıkara çıkara öğrenir hayatı insan.
Oysa sessiz kalmanın zor olduğu bir anda susabilmek kişinin olgunluğunu, vakarını gözler önüne serer. Bazen öyle bir cevap gelir ki insanın dilinin ucuna, ağzından çıktığında karşısındakinin yüreğini delik deşik edeceğini bilir. İşte böyle bir durumda “Hasbinallah!” çekivermek; bıçak gibi keskin harfleri, kelimeleri körlendirebilmek yaraşır insan denen varlığa.
Karşısındakinin bir karşılık vermediğini gören kişi, tartışmanın hararetinden sıyrılır. Kendisiyle baş başa kalır, konuyu uzatmanın abes olduğunu düşünmeye başlar. Ateşlice savunduğu şeyler edep kalkanına çarpıp kendisine geri döner, karşılık bulamaz. Cevapsız kalıp, olası bir söz düellosunu engellememiz, birbirimize konuyu tekrar düşünebilmek için zaman vermemiz muhatabımızın, kendisini ve savunduğu tezi bir daha sorguya çekmesine vesile olacaktır.
Böylece doğrunun, güzelin ortaya çıkmasına sebep olunur.İnsanların, insanlığın gayesi de zaten iyiyi, güzeli ortaya çıkarmak değil mi? İyiden iyi, güzelden daha güzel ne var? Güzelliklerde buluşmak üzere dostça kalın.
Yorumlar kapalı.