Devlet ile yurttaş arasındaki güven sözleşmesinin en önemli öğelerinden biri vergi vermektir. Yurttaşların, devlet ve/veya devlet erkini kullananlar karşısında hukuki haklarını ve özgürlüklerini tam kullanmalarının en önemli güvencesi de vergi vermektir. Vergisini tam veren yurttaş, kendisine tam kamusal ve yarı kamusal mal ve hizmet sunan devleti ve/veya devlet organları karşısında sunulan hizmetin kalitesini, niteliğini, miktarını sorgulama hakkını ele geçirir. Sunulan tam kamusal ve/veya yarı kamusal mal ve hizmetlerden yakınısı olduğunda devlet otoritesi karşısında eğilmeden, bükülmeden, el etek öpmeden, dimdik ve onurlu biçimde hesap sorar. Devletini yönetenlerin (en yukarıdan en aşağıya kadar) yönetim erkini, yönetim şeklini sorgulama ve eleştirme hakkını ele geçirir. Verdiği vergilerin nerelerde kullanıldığının, niçin kullanıldığının hesabını sorar. Vergisini vermeyen, tam vermeyen veya zamanında vermeyen yurttaş ise, devlet ile arasındaki güven sözleşmesini bozan taraf olduğu için devlet gücü karşısında her koşulda yılgınlığa, bezginliğe ve korkuya düşer. Devlet otoritesi ile karşılaştığında ya da yüzleştiğinde siner ve hiçbir sorgulama sürecine girmeden ellerini kaldırıp teslim olur. Hatta devletin haksız ve hukuksuz uygulamaları karşısında bile yenik düşer; hakkını, hukukunu arayamaz. İşte böylesi süreçler içine giren ülkelerde kirlenme, çıkar sağlama, amca-dayı ilişkileri ve yer altı suç şebekeleri ve örgütleri gelişir. Böylesi ülkelerde devlet erkini kullananlar (seçilmiş ve/veya atanmış) kendilerinde Devlet- Yurttaş Sözleşmesinden gelmeyen güçler bulurlar. Bir başka deyişle, yurttaşın hak, hukuk ve özgürlüklerini hoyratça çiğnemekten, devlet gücünü kendi çıkarları için kullanmaktan kaçınmazlar. Çünkü böylesi ülkelerde yurttaş, kendisi için var olan devleti ve devlet erkini kullananları denetleme ve hesap sorma gücünü kendisinde bulamaz. Kaynak:İsmmo
Yorumlar kapalı.