Biz yazı dizisi olarak gündeme getirmeye çalıştığım konunun bu son bölümünde, gönlümden geçen beklentilerimi teklife dönüştürmem gerektiğini elbette biliyorum. Yazı serimin bugünkü son bölümünde o teklifimi, kabule değer bulunur veya bulunmaz, ama; sadece bir örnek olması, ilgililerin tartışılmaya değer bulması halinde bir başlangış noktası oluşturma adına kısaca hem ilgililerin bilgisine, hem de okurlarıma sunmak, paylaşmak istiyorum. Umarım bu çıkış noktası, bir güzelliğin ve tarihi ödevin gerçekleşmesine zemin hazırlar, olması gerekenin hatırlanması adına kendi yöremiz tarihine de bir not düşülmesine vesile olur.
Çevreden aldığım duyumlara göre, Cumhuriyet Meydanında yeni bir düzenlemeye gidileceği konuşuluyor bu günlerde. Gerekli mi, gereksiz mi, bu ayrı bir konu. Geçmişten bugüne, bu kısır tartışmalar hep yapıldı, yapılıyor, neticede hiçbir yere varılamadı, varılamıyor. İşin o boyutu bu yazının dışında.
Bugün tartışılması gereken konu, Cumhuriyet Meydanının yeniden dizayn edilmesi. Eğer böyle bir düzenlemeye gidilecekse, bir Kent Müzemizin de bulunmadığını göz önünde bulundurarak konuya duyarlı davranacağından şüphem olmayan günümüz Belediye Meclisinin tüm üyeleri ile, bu duyarlılığa öncülük edeceğine yine hiç kuşkum olmayan Belediye Başkanı Kazım Şahin’e bir önerim var; sanırım tüm Belediye Meclisi üyelerimiz olsun, Sayın Başkan olsun, İstanbul’daki Miniatürk Açıkhava müzesini gezip görmüşlerdir. İçlerinden görmeyen varsa, bir an önce görmelerini öneririm. Cumhuriyet Meydanı yeniden dizayn edilecekse, burası aynı zamanda mini bir Kent Müzesi galerisi gibi düşünülmeli ve burada geçmişimizin karartılamayan kutup yıldızları değerindeki tarihi şahsiyetlerin birer mini büst veya mermer kitabeleri konulmalı ve tıpkı Miniatürk’te olduğu gibi tanıtımları sesli sistemle yapılmalıdır. Bunun mali faturası ne olur bilemem ama, Onlar için bu fatura ödenmeye değer diye düşünüyorum. Öte yandan, Türkiye’nin teknik düzenlemelerde geldiği aşama itibariyle bunun çok zor ve külfetli olacağını da düşünmüyorum. Katlanılabilir mali ve teknik boyuttan bakıldığında, teklifimin “uçuk” olmadığı görülecektir.
Teklif aşamasına kadar sözü çok uzattığımın farkındayım. Ancak konunun ciddiyeti ve önemi, tarihe malolmuş değerlerin, unutulmaması gereken bir dinamizmin de kaynağı oldukları gerçeğidir.
Yaşadığımız dönemi(hali) doğru değerlendirebilmenin, geleceği(atiyi) sağlam temeller üzerine inşa edebilmenin unutulmaması gereken asli öğesi, geçmişin(mazinin) dinamizmini doğru algılamaktan geçeceği gerçeğini kabullenmektir. Geleceğe emin adımlarla yürümenin ilk şartı budur. Ünlü filozof Nietzshe’ye atfedilen, “tarihsel olmayanla tarihsel olan, bir kişinin, bir toplumun, bir kültürün sağlığı için aynı ölçüde zorunludur” sözü belki de bu gerçeğin bilgece ifadesinden başka bir şey değil. Onun için, İlçemize yakışır bir panoramik tabloda bu değerlerin yaşatılması adına atılacak adımlar, umarım “sen yaptın, ben yaptım” kısır çekişmesine kurban edilmeden, herkesin bu sürece katkıda bulunma şerefinden nasibini alacağı bir düzenleme ile hayata geçirilir. Bu uğurda emeği geçecek olanlara, geleceğimiz adına şimdiden teşekkürler…
Meraklısına Miniatürk hakkında not:
Miniatürk: Miniatürk ya da Minyatür Türkiye Park, Türkiye’deki çeşitli eserlerin maketlerinin sergilendiği 60.000 metrekareyle dünyanın en geniş alana kurulmuş minyatür parkıdır. Miniatürk, Haliç kıyısında bulunan eski bir park alanına kurulmuştur. 30 haziran 2001 tarihinde temeli atılan Miniatürk, 2 Mayıs 2003 tarihinde ziyarete açılmıştır.
Miniatürk bir açık hava müzesi olarak kurulmuştur. Parkta şu anda 105 eser sergilenmektedir. Bunlar, Türkiye’den seçilmiş tarihi binalar ve yapı topluluklarıdır. Parkın (girişe göre) sol üst bölümünde dünyadan birkaç yapıya da yer verilmiştir. Günümüzde ayakta olmayan Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi gibi bazı yapılar o günkü tahmini görünümlerine göre yapılmışlardır.
(Vikipedi).
Yorumlar kapalı.