Hayırlısıyla bir Kurban Bayramını daha geride bıraktık. Allah Teala’nın emri
üzere, kurban kesmek üzerine vacip olan inananlar bu görevlerini yerine
getirdiler. Bir dahaki kurbana kim öle, kim kala Rabbim bilir.
Bu günkü
yazımda sizlerle bayramın bir başka boyutunu ele alalım istedim. Yazımın
başlığından da anlaşılacağı üzere bu yılki bayramda hayvan yetiştiricilerimiz,
üreticilerimiz kelimenin tam anlamıyla “kurban” oldular. Nasıl olmasınlar ki;
beş altı ay önce aldıkları kurbanlıklara baktılar, beslediler, Tosya’dan üçbin
beşyüz liraya aldıkları hayvanı yine Tosya’da üçbin beşyüz, altıyüz arasında
sattılar, satmak zorunda kaldılar. Hele bayrama son bir hafta kala fiyatlar
dibe vurdu, üretici telaşlandı ve çoğu aldığı fiyatın altında hayvanını elden
çıkarmak zorunda kaldı.
Nasıl
çıkarmasın; yemin çuvalı elli,ellibeş lira. Bir besi hayvanı ortalama ayda iki
çuval yem tüketiyor. Yani bir hayvanın aylık yüzon lira sadece yem maliyeti
var. Altı ayda ortalama bir hayvana beş altı yüz lira yem, üç dört yüz lira
diğer masraflar yapılmış. Ortalama yapılan masraf bin lira. Bu sadece kurbanlık
olarak bakılan hayvan için. Aldığı fiyata, son zamanlarda da onun da altında
hayvanını satmak zorunda kalan, hayvancılıktan başka geçim kaynağı olmayan,
bütün ümitlerini, hayallerini kurbanlıklara bağlayan üreticinin yerinde siz
olsanız ne yapardınız?
Hele belki daha iyi bir fiyata satabilirim umuduyla Kurban Bayramı’nda
hayvanlarını satabilmek için İstanbul’a giden besiciler hayal kırıklığı yaşadı.
Fiyatlar ilk zamanlar kurtarır halde seyrederken bayramın birinci gününden
itibaren yüzde elli altmış düştü. Zararına satış yapmak istemeyen üretici
mecburen hayvanını yüklediği gibi memleketinin yolunu tuttu.
Üreticinin yerinde siz olsaydınız ne yapardınız demiştim ya. Sizi bilmem ama
ben olsaydım en kısa zamanda besiciliği bırakırdım. Başka ne yapabilirimi daha
sonra düşünürdüm. Öyle ya “zararın neresinden dönerseniz kâr” değil mi? Besili
hayvanlarınız elinizde, kurban kesenler etlerin çoğunu derin donduruculara
stokladı.
Eskiden kurbandan sonra iki ay kasaplara uğranılmazdı, şimdi on bir ay
uğranılmıyor. Böyle olunca da kasaplar pazara bile gitmiyorlar. Gitseler bile
darılmasınlar, havalarından yanlarından geçilmiyor. Eh biraz da hava atmakta
haklılar yani. Her taraf besili hayvan, alan yok, satan yok. Ahırda kalsa her
gün artı masraf, mecburen elden çıkmak zorunda hayvanlar. O zamanda “aman
efendi, şu bizim tosunlar tam sana göre, parası önemli değil. Altı ay, bir sene
para falan istemem, ne zaman canın isterse o zaman öde” diye zoraki, öldüm
fiyatına satışlar yapılıyor maalesef. Devamında buluşmak üzere hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.