Bugün,
aslında Avrupa’da yaşanan terör paranoyasını Fransa, Belçika ve Almanya
bağlamında değerlendirmek istiyordum. Yazıya başlayacağım saatlerde İnternet ve
tv haber kanallarına düşen Türkmen Dağı’nın kesin düşüşü haberleri, çoktandır
yüreğimizde kor gibi taşıdığımız acının ateşini alevlendirdi.
Suriye’nin
kuzey batısındaki ecdad yadigarı Bayır-Bucak Türkmenlerinin son kalesi Türkmen
Dağı’nın bütün stratejik noktalarının Rusya desteğindeki Esed’in rejim güçleri,
İran ve Iraklı Şii milisler ile Lübnan Hizbullah güçlerinin eline geçmesi,
içimizdeki Esad hayranı beyinsiz takımı ile bu bölgeye destek veren MİT’in
tırlarına operasyon yapan ihanet şebekesi mensuplarının dışındaki tüm insanımızı
kahreden bir gelişme oldu.
Şimdi
Hatay’ın güneyindeki Bayır-Bucak Türkmenleri katliam tehdidiyle karşı karşıya.
Suriye’de konuşlu Rus hava gücünün yoğun bombardımanına maruz kalan Türkmen
bölgeleri, İran’ın binlerce milis desteğiyle Suriye ordusu tarafından
kuşatılmış durumda. Bölgenin yüzlerce yıllık sahipleri olan Bayır-Bucak Türkmen
varlığına son verilmek üzere. Ellerindeki kısıtlı silah ve mühimmatla destansı
bir direniş sergileyen Türkmenler, özellikle son 15 gündür Rus uçaklarının
havadan bombaları ile Rus deniz kuvvetlerinin denizden fırlattığı yoğun füze
ateşi karşısında geri çekilmek zorunda kaldıkları haberleri geliyor.
Rejim
milislerinin İran Şii milisleriyle Türkmen Dağını ele geçirmeleri ve Beşşar
Esed’in memleketi olan ‘rejimin kalesi’ Lazkiye’ye 20 km uzaklıkta
bulunan stratejik Gımam Tepesi’nin önceki hafta Suriye ordu birliklerince ele
geçirilmesinden sonra Cumartesi günü bölgenin merkezi durumundaki Kızıldağ’ın
da alınmasıyla Bayır Bucak genelinde Rusya-Esed hakimiyeti kuruldu. Sözün
kısası, Bayır Bucak düştü, Bayır Bucak’taki 25 bin kadar Türkmen’i bekleyen
katliam kapıda..
İç
savaş nedeniyle toplam 60 bine kadar düşmüş Suriye ordusu, personel ihtiyacını
ağırlıklı olarak İran, Irak, Lübnan ve Afganistan’dan ülkeye getirilen Şii
paralı askerlerden karşılıyor. 2013 yılında 52 kişinin öldüğü Hatay’ın Reyhanlı
saldırısını gerçekleştiren Mihraç Ural’ın yönettiği Mukaveme-i Suri (Acilciler)
isimli terör şebekesi de Türkmen Dağı’nda Türkmenlere karşı savaşıyor. Şii
milisler ise, İran Devrim Muhafızları Örgütü’nün dış operasyon birimi olan
Kudüs Gücü öncülüğünde İranlı general Kasım Süleymani tarafından yönetiliyor.
Ayn-el
Arap’ın (Kobani) PKK/PYD’nin elinden çıkmaması için Kobani’deki Kürtlerin
katledildiğini savunan ikiyüzlü Batı kamuoyu, hayalleri olan “enerji
koridoru” uğruna Bayır-Bucak Türkmenlerinin soykırımla
burun buruna kalmasına göz yumuyor. Lazkiye ve Hama’daki havaalanlarını
elinde bulunduran Rusların, Kızıldağ ve 45’nci tepeye helikopterlerle Rus birlikleri
indirdiğini görmezden geliyor.
Batı’nın
“enerji koridoru”, Rus’yanın ise Akdeniz sahilini güvenceye almak
isteyen Esed’in yanında durması öyle anlaşılyorki Suriye savaşında yeni bir
aşamaya evriliyor. Kirli bir hakimiyet savaşına kurban verilen topluluk ise,
Hama, Humus ve Bayır-Bucak’taki Türkmenler.
Sona
yaklaşırken burada tekrar başlığa dönelim; Kobani için dünyayı ayağa kaldıran
Marksist Kürtler, Esad’a gidip boy boy hatıra fotoğrafı çektiren ulusalcılar/ulusolcular
ve Türkmenlere yardım ulaştırmaya çalışan MİT tırlarına operasyon çeken ihanet
şebekesi şimdi toplanıp “kına gecesi” düzenleyerek kına
yakınsınlar.. gözünüz aydın(!), Türkmen Dağı düştü…
Yorumlar kapalı.