TÜKETİM VE KANAAT-7-
|
|
|
|
|
|
Günümüzde insanlar, satın aldıkları nesneleri sadece kullanım değeri için almıyorlar. Yani bir otomobil sadece sizi bir yerden bir yere götüren bir ulaşım aracı değil. Bir cep telefonu da sadece iletişimi sağlayan bir alet değil. Pek çok kişi bu araçlara başka bazı değerler atfediyor.
İşte tüketim toplumunu diğer toplumlardan ayıran temel özelliklerden biri bu. Mallar doğal kullanım değerleri nedeniyle değil, onlara atfedilen bir takım başka değerler nedeniyle kıymet arzediyor. Ve esasında tüketilen şey, mallar değil, onların işaret ettiği göstergeler.
Bulaşık makinesi, cep telefonu ve otomobil gibi sıradan tüketim mallarına “romantik bir sevda”, “arzu”, “güzellik”, “özgürlük”, “bilimsel ilerleme” ve “iyi hayat” gibi imgeler iliştirildiği için mallar sıradan mallar olmaktan çıkıyor.
Bir malı sıradanlıktan, mesela bir otomobili sadece bir otomobil, cep telefonunu sadece bir cep telefonu olmaktan çıkaran şey, tüketim kültürünün ona yüklediği saygınlık, prestij, özgünlük gibi imgeler.
İşte bu imgelerle silahlanan tüketim kültürünün yeni kahramanları, hayat tarzını bir hayat projesi haline getiriyorlar. İnsanlar bireyselliklerini, tükettikleri ürünlerin, giysilerin, pratiklerin, tecrübelerin, görünüşlerin ve bedensel özelliklerin farklılığı üzerinden teşhir ediyorlar. Kendilerine bir hayat tarzı kuruyorlar tükettikleri nesneler üzerinden. Yani tüketim ile hayat tarzı arasında ciddi bir bağlantı söz konusu.
Kim oldukları sorusuna, nasıl bir hayat tarzına sahip oldukları üzerinden cevap veriyorlar. Nasıl bir hayat tarzına sahip oldukları sorusuna ise tükettikleri nesneler ve bu nesneler arasında kurdukları bağlantı ve üslup üzerinden cevap veriyorlar artık.
Bu da şöyle bir dünya resmi çıkarıyor karşımıza: İlişkilerinde ve tecrübelerinde yeninin ve en son modanın peşinde koşan, maceradan hoşlanan ve hayatın tüm olanaklarını araştırmak için riske girebilen, yaşayacak tek bir hayatın olduğunun ve bu hayattan zevk almak, yaşantılaşmak ve dışa vurmak için çok gayret etmesi gerektiği bilincinde olan erkeklerin ve kadınların dünyası.
Ama biz dünya hayatının geçiciliğine ve ahirete iman etmiş müminleriz. Asıl yurdun ahiret yurdu olduğunu, burada tattıklarımızın benzerlerinin hem de kat kat misliyle orada mükâfat olarak bizi beklediğini biliyoruz. “Tüketim kültürünün iğvası bizi etkilemez” diyebilir miyiz?
Allah dostu payesini kazanmışlar için, kalbinde dünyadan zerre taşımayanlar için doğru olabilir bu tespit. Ama biz sıradan müminler tüketim kültürünün iğvasına açığız. Çünkü tüketim toplumu ya da tüketim kültürü sadece belli bir kesimi etkilemiyor. Güneş nasıl hepimizi ısıtıyor, yağmur nasıl hepimizi ıslatıyorsa teknolojik gelişmeler, kapitalizmin her şeyi tüketime indirgeyen yaklaşımı biz dindarları da etkiliyor. Ve imtihanı zorlaştırıyor. Devamedecek……
Yorumlar kapalı.