Bir piknik alanına gittiğimizde etraf çöp yığını. Bir sanayiye gittiğimiz de hurda lastik ve araçlar, bilgisayar ve televizyon geri dönüşümleri. Enkazlar ve bilumum atıklar yığını her yer. Evet, her sektörün hurda depoları kendi israfının hazin fotoğrafını yansıtmakta. Çöplükler, atık yığınlarıyla örülmüş devasa tüketim canavarlığını resmediyor. Şehirlerde trafik özel araç seline dönmüş akmakta zorlanıyor. Televizyon kanalları devamlı tüketin talimatı veren reklamlarla yeni ihtiyaçlarımızı belirliyor! Sürekli yeni ihtiyaçlar zinciri, bütçeyi zorlayan harcama listeleri oluşuyor. Bir tüketim olgusuyla ekonomik canlılık (!) yakalanıyor. İhtiyaçları karşılamak için daha çok çalışmak, kredi ve kaynak bulma zorunluluğu. Rekabetçi bir his ile yetersiz hale gelen olanakların dayanılmaz çöküşü, ekonomik sıkıntılar, savrulmalar ve ağır sarsıntılar…
Ülkemizde her gün 5 milyon ekmeğin çöpe atıldığını biliyor muyuz? Tatil yöreleri, açık büfeler, tıka basa yemeler. Artanları telef etmek hangi izan ve ahlaka yakışır ki? Ne kadar yersek yiyelim bir kişi yılda bir ton, bir ömürde de yaklaşık yetmiş ton yiyecek tüketebiliyor! Yemenin bir sınırı yok diye yüz ton yiyecek halimiz yok ya. Çok yenilince, çok içilince, çok mu sağlıklı olunuyor sanki? Ne elde edeceğiz bu kadar tüketerek?
Avrupailik, gelişmişlik, şehirlilik, medeniyet ve zenginlik bu ise şayet, her şeyin elbette bir sonu vardır. Tüketimin de sağlığın da paranın da ömrün de dünyanın da…
İsraf çok boyutlu zararlar doğurur. Dinen haram olmasının yanı sıra kişiyi iktisaden de batırır. Kıskançlıklar artar ve adalet duygusu örselenir. Ailelerde geçim sıkıntısı, sabırsızlık ve düzensizlikler baş gösterir. Bereketi götüren, kazancı berhava eden, malı tüketen, ferdi gösteriş müptelası yapan bu illetli hal, insaf, ihsan ve ihtimam bırakmaz. Yönetimler de ise israf, ülkeye büyük zararlar verir. Ekonomik dengesizlik baş gösterir. Zira her türlü israfın sonucu kıtlıktır, mahrumiyettir, iflastır.
Nitekim gelir dağılımı farklılaşmalarının nedenleri arasında israfa önemli ölçüde pay yüklemek gerekir. Neden? Çünkü müsrif olan uhdesinde mülk, servet bırakmaz da ondan. Yokluk ve yoksulluk yolunun yolcusudur zira. Fakirliğe açılan bir sefalet başlangıcıdır. İsrafla iflasa gidenler, esaret ve zillete mahkûm olurlar. Bu yüzden “İsraf etmeyiniz! İsraf edenler, şeytanların kardeşleridir.” (İsrâ, 26-27) ilahi ihtarına dikkat etmek lazımdır. Hesapsız yaşamak ve içinden geçtiğimiz zamana hoyratça yaklaşmak, sonunda bizi zararlılar kervanına mutlaka üye yapar.
Üretmeden tüketmenin ya da gelirimizden daha çok harcamanın sonuçları hem toplum hem de iktisat açısından ortada. Enflasyon yeniden tırmandı. Pahalılık giderek yükseliyor. Her türlü israfın ve ihtiyaç ötesi tüketimin de böyle bir bedeli oluyor işte…
Her alanda daha tasarruflu olsaydık neler değişmezdi ki hayatımızda?
Yorumlar kapalı.