Son dönemde giderek yükselen şarbon söylentileri, tüketicilerin kafalarında temel gıdalarla ilgili ciddi soru işaretleri oluşmasına neden oldu. Konunun uzmanları, şarbonla ilgili karanlıkta kalan noktalara ışık tutmak üzere açıklamalarda bulundu.
Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü’nden Prof. Dr. Nevzat Artık ile Prof. Dr. Ufuk Tansel Şireli, son günlerde yayılan şarbon endişelerine yönelik açıklamalar yaptı. Şarbon mikrobunun spor denilen dayanıklı yapılar yoluyla yayıldığını ifade eden Enstitü Müdürü Prof. Artık, bu yapıların güvenle yok edilmesi için ısıl işlem uygulanması gerektiğini belirtti.
“Şarbon bakarak, koklayarak anlaşılmaz”
Şarbon riskinin en yüksek olduğu gıdaların çiğ et ve süt olduğunu söyleyen Artık, şarbon mikrobu taşıyan gıdaların görsel olarak ayırt edilemeyeceğini ifade etti. Artık, hastalıklı etin koklanarak tespit edilebileceği söylentisinin gerçeği yansıtmadığını, mikrobun varlığının ancak laboratuvar testleri ile ortaya koyulabileceğini belirtti.
Prof. Artık, hastalığın ülkemizde her yıl düzenli olarak görüldüğünün altını çizerek, uygun önlemlerle hastalığa yakalanma riskinin en aza indirilebileceğini vurguladı. Hastalık mikrobunun canlı halinin sıcaklık, kuru hava, güneş ışığı gibi etmenlere karşı çok hassas olduğunu ifade eden Artık, asıl riskin ise stres altında kalan mikrobun oluşturduğu dayanıklı bir yapı olan sporlardan kaynaklandığını söyledi.
“Eti düdüklü tencerede pişirin”
Gıdalara bir şekilde bulaşan sporların da ısıl işlemle yok edilebildiğini belirten Prof. Artık, kısa sürede yeterli sıcaklıklara ancak endüstriyel işlemlerle, ya da düdüklü tencere gibi üst düzey pişirme gereçleriyle ulaşılabileceğine dikkat çekti. Artık, hastalıktan korunmanın ilk adımının, veteriner kontrolünde alım ve üretim yapılan gıda işletmelerini tercih etmek olduğunu söyleyerek tüketicileri kaynağı belirsiz et ve süt ürünleri yerine ambalajlı ürünleri tercih etmeye çağırdı.
Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ufuk Tansel Şireli ise açıklamasında genel olarak gıda güvenliği risklerine değindi. Veteriner kontrolü altında hayvancılık ve gıda üretimi yapan işletmelerin düzenli olarak Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından denetlendiğini, herhangi bir ürünün izlenebilirliğinin kolaylıkla sağlanabildiği bu işletmelerin her türlü hastalık ve bulaşı açısından güvenilir olduğunu söyleyen Prof. Şireli, kaynağı belirsiz, kayıt dışı üretilen gıdaların ise her anlamda risk taşıdığını vurguladı.
“Sokak sütüne şüpheyle yaklaşılmalı”
Prof. Şireli, son dönemde moda olan ‘köy sütü’, ‘köy eti’ gibi ifadeler taşıyan; açıkta, dökme olarak satılan gıdalara şüpheyle yaklaşılması gerektiğini, bu ürünlerin kaynaklandığı hayvanların genel olarak tespit edilemediğini söyledi.
Herhangi bir olumsuzluk durumunda gıdanın kaynağının tespit edilememesinin, gıda güvenliği sorununun sürmesi anlamına geldiğini ifade eden Şireli, özellikle çocukların böyle bir riske atılmaması gerektiğini ekledi.
Açıklamalarında özellikle süt konusuna da değinen Prof. Şireli, normal şartlarda sütün kaynatılması ile çoğu mikrobun ortadan kaldırılabildiğini, şarbon durumunda ise mikrobun spor yapılarını kaynatma ile yok etmenin çok zor olduğunu ifade etti. Uzun süre kaynatmanın sütteki besin öğelerinin bozulmasına neden olduğunu, bunun yanında dirençli mikropları etkilemediğini vurgulayan Şireli, endüstriyel uygulamalarda kaynatmanın çok üzerindeki sıcaklıklara kolaylıkla ulaşılarak sütün içerisinde bulunması muhtemel sporların çok kısa sürede yok edildiğini söyledi.
“Ambalajlı sütün garanti belgesi ambalajıdır”
Prof. Şireli, okulların açıldığı bu dönemde çocukların düzenli süt tüketiminin de artacağına dikkat çekerek, özellikle şarbon söylentilerinin yaygın olduğu bu günlerde, uygun şekilde işlenmiş süt ve süt ürünlerinin tüketilmesine önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sokakta satılan sütlerin garantisinin olmadığını ifade eden Şireli, ambalajlı sütlerde ise garanti belgesinin ambalajın kendisi olduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı. İHA
Yorumlar kapalı.