STRESLİYİZ, NE YAPALIM? -3-
Psikolojik Danışman ve Pedagog Mehmet Teber, stresten kurtulmak isteyenlere şu tavsiyelerde bulunuyor:
Sade Hayat Güzeldir: Hayatımızı olabildiğince sadeleştirmek stresi azaltabilir. Üzerimizdeki iş yükünün bir kısmını başkalarına devredebiliriz. İlla da her işi üstlenip kahraman olmamıza gerek yok.
“Nokta” Bir Çok Sorunu Çözer: Birikmiş ev ve işyeri işlerine bir gün ayırıp birçok küçük işi aradan çıkarmak faydalı olabilir.
Hobilere Merhaba! : İş ve aile hayatı bizlere kimi hobilerimizi unutturuverir. Fotoğraf çekmek, spor yapmak, balık tutmak, bir sanat dalı ile uğraşmak gibi zamanında severek yaptığımız ancak sandıklarda tozlanmaya yüz tutmuş hobilerimize merhaba diyebiliriz.
Ajanda Rahatlatır: Elde veya bilgisayar ortamında tuttuğumuz görevlerimizi, işlerimizi, randevularımızı ve almamız gerekenlerin listesini tutabileceğimiz bir ajanda bizi oldukça rahatlatabilir. İşlerimizi düzene koymamıza yardımcı olabilir.
Manevi Arınma; Dua: Günde sadece 5 dakika da olsa loş bir odada, secdeye varıp yüce Yaratıcı’ya dua edip ona sığınmak, meramımızı O’na dökmek, O’ndan medet ummak bizi oldukça rahatlatır. Hayatın ağır yükünü taşımada O’ndan yardım istemek bize moral verir. En güzel dost ne de olsa yalnızca O’dur.
Sürekli stres yaşamak bedenimizde ve ruhumuzda birçok olumsuz sonuç doğurabilir. Stres karşısında öncelikle, kalp atışları hızlanır, tansiyon yükselir. Eğer kalp damar hastalığınız varsa veya yüksek tansiyona sahipseniz, bu durum sizin için oldukça tehlikeli olabilir. Stresle mücadele edilemediğinde yaşanılan diğer sağlık problemleri ise şöyle: Baş ağrısı, unutkanlık, uykuya geçememe veya çok uyuduğu halde kendini dinlenmiş hissetmeme, dikkatsizlik, asabiyet ve hırçınlık, gastrit ve ülser gibi rahatsızlıklar, iş yerinde mutsuzluk, kişinin enerjisini yetersiz hissetmesi, moral çöküntüsü… İlerleyen zamanlarda bunlar psikiyatrik müdahale gerektirebiliyor. Daha önceden gözlenen bazı rahatsızlıklar ise stres yüzünden alevlenebiliyor. Anormal kilo alımı veya zayıflık durumları yaşanabiliyor.
2000’li yılların en önemli özelliklerinden biri de aşılması gereken sınav engelleridir. Çocuk 6-7 yaşlarında ilköğretim sırasındaki yerini alır almaz özgürlüğü kısıtlanmaya başlamıştır aslında. Kendisi ile birlikte okuma yazmayı pekiştiren kaygılı ebeveynlerle ilk sınıfı atlatır. 2. ve 3. sınıfta biraz rahatlar. 4. sınıftan itibaren test tekniğine ısındırılır. Bu aşamalar ertelenirse “rakiplerinden” daha geri saflarda kalacağı bilinen bir gerçektir. İkinci kademede yani 6, 7 ve 8. sınıfta tüm sınavları başarıyla verebilmek için sabah sekiz akşam altı arası memur mesaisi kadar meşguldür eğitim-öğretimle. Hafta içi de yeterli görülmemişse cumartesi-pazarı da yoktur dershaneden dolayı.
Yorumlar kapalı.