Kur’an’da kırk yaşa vurgu yapılması hayatın bu dönemine dikkat çekmektedir: “Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet olgunluk çağına ulaşıp kırk yaşına varınca: ‘Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi ve benim hoşnut olacağın yararlı bir işi yapmamı sağla; bana verdiğin gibi soyuma da salah ver; doğrusu sana yöneldim, ben kendini sana verenlerdenim’ demesi gerekir.” (Ahkâf 15).
Olgunluk yaşında olmasına rağmen Rabbine karşı kulluğunda kemalât göstermeyen insanın akıbetinin kötü olmasından korkulur. Çünkü kendisini düzeltmesi beklenen yaşta bile önceki yanlışlarını devam ettirmekte ve Allah’a yönelmemektedir. İmam Gazalî’nin aktardığı üzere, kırk yaşına gelip de kendisine çeki düzen vermeyen kişinin yüzünü şeytan sıvazlar ve “Bu yüz artık iflah olmaz!” diyerek memnuniyetini dile getirir (İhyâ, 3/29). Çünkü olgunluk döneminde bile yola girmemiş, şeytana olan bağlılığını güçlendirmiştir. Bu durumun kimi memnun edeceği ise bellidir.
Olgunluk çağına ulaşmış olan herkes artık bir kavşakta olduğunu bilmek zorundadır. Ya yanlışlarla dolu hayatını aynıyla devam ettirerek sonu belli olan akıbete uğrayacaktır. Ya da üzerinde belirmiş olan ölümün habercisi işaretlerden ibret alarak yaşamını düzeltecektir. Tercih tamamen kendisine bırakılmıştır. Ancak unutmamak gerekir ki, ahirette arkasına sığınacağı bir mazereti kesinlikle olmayacaktır. Ve hiç bitmeyecek gibi önünde duran günler, geride bıraktığı kırk yıl gibi çok çabuk geçecek ve ahiret yolculuğu başlayacaktır.
Bu nedenle Rabbimizin farz kıldığı ibadetler aksatılıyorsa, öncelikle bunlardaki gevşekliğe bir son verilmelidir. Namaz bu noktada çok önemlidir. Çünkü hakkını vererek namazı eda eden insanın hayatını düzeltmesi çok kolay olur. Namaz onu yanlışlardan korur. Haram ve helale dikkat etmesini sağlar. Bunun yanında en küçük bir iyiliği dahi hakir görmemeli, mümkün olduğunca şüpheli şeylerden bile kaçınmalıdır. Zira gözünde değersiz olan küçük bir ameli veya şüpheli bir şeyden kaçınması Rabbin rızasını kazanmasını sağlayabilir. Kurtuluşu o küçük ameli ile olabilir. Bu nedenle her fırsatı değerlendirmelidir. Bunların yanında, sevdiği insanlarla küs durmasının, kalp kırmasının, çevresindekilerin hukukunu çiğnemesinin de ne kadar anlamsız olduğunu idrak etmelidir. Kısacık dünya hayatının bunlara değmeyeceğini anlamalıdır.
Özetle söyleyecek olursak, geçen yılların affı, yarının ihyası için, buyrun tövbeye. “Yarabbi! Ben pişmanım, keşke yapmasaydım. İnşaallah bir daha ben yapmayacağım”.” Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.