Solun Amentüsünü bilenler, şartlar ne olursa olsun, onların dillendirdikleri, solla bağdaşmayan her söylemin sahte, kalabalıkları etkilemeye yönelik yalanlar olduğundan hiç kuşku duymaksızın bir karşı duruş sergiler ve söylenenlere inanmazlar. Bu, kör bir inatlaşmanın, cepheleşmenin konuşlandırdığı bir duruş değil; tarihi tecrübe ile kanıtlanmış, solun kronik hastalığını iyi teşhis etmiş olmanın getirdiği bilgi birikiminin doğal sonucudur. İşte en son sıcak örnek, geride bıraktığımız hafta sonu sol düşüncenin yüzyıllık en büyük temsilcisi iddiasındaki CHP Parti Meclisi toplantısında yaşananlar.
Referandum sonrası durumu değerlendirmek üzere toplanan PM’den görüşme ve tartışmaları(dışarıya sızan bilgiler de dahil) Zaman gazetesi deşifre etti(4 Ekim 2010). CHP yönetimi tarafından anında yalanlanan, ancak Zaman gazetesinin bu yalanlamaya derhal karşı bir atakla PM görüşme kayıtlarının açıklanması istemiyle karşılık vermesi üzerine suskunluğa bürünülen o PM’nde neler olduğunun satırbaşlarına bakalım şimdi.
İddialara göre, basına kapalı toplantıda Kılıçdaroğlu, yeni anayasanın seçimden önce değiştirilmesi yönünde hükümete yaptığı çağrıyla ilgili olarak, “Anayasa’nın bir haftada değiştirilemeyeceğini ben de biliyorum. Bu öneriyi siyasî bir manevra olarak yaptım, AKP’nin maskesini düşürmek için. Biz kaçan olmamalıyız. Manevra yapmayı bilmeliyiz” dediği;
Referandumda alınan yüzde 42’lik oyun tamamının kendilerine ait olduğu iddiasında da bulunan Kılıçdaroğlu, MHP’nin hedefi olmamak için bunu açıktan söylemediklerini dile getirdi. “Açıklarsak MHP’nin baraj altından çıkma çabaları da olur” ifadesini kullandığı;
Buna karşılık CHPlideri, başörtüsü sorununu çözme konusunda söz vermesi nedeniyle bazı PM üyelerinin hedefi oldu. Partinin, ‘laiklik’ konusunda katı bir tutum sergilemediği yönündeki eleştirilere, “Laikliğin toplumun bazı kesimlerince ‘dinsizlik’ olarak algılandığını unutmayalım.” diye karşılık verdiği;
Genel Başkan olarak kendisine yönelik eleştirilere cevap verirken de, ‘Türban’ konusunu bilinçli olarak gündeme getirmediğini, kendisine bu konuda sorular yöneltildiği için cevap vermek durumunda kaldığını anlattı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında, parti tabanının yönetime güvenmediği yönünde de sitemde bulunduğu ve “Kaypak bir tabanımız var” dediği iddia edildi.
PM toplantısı sonrası basın açıklaması yapan Parti Sözcüsü Hakkı Suha Okay’a, Kılıçdaroğlu’nun Hürriyet Gazetesi’ne verdiği röportajdaki sözleri soruldu. Kılıçdaroğlu, Pakistan ve İran’da kadınların saçlarının bir bölümünü açıkta bırakan başörtüleri taktığını ifade ederek, bunun bir çözüm modeli olabileceğini savunmuştu. Örnek olarak da Pakistan’ın merhum başbakanı Benazir Butto’yu göstermişti. Okay, bu yöndeki soruya şöyle cevap verdi: “CHP’nin başörtüsüyle bir sorunu yok. CHP’nin geçmişte de tartıştığı konu türbandı. Türban bir siyasi simgedir. Sayın Genel Başkan’ımızın ifade ettiği, isminde İslam Cumhuriyeti yazan Pakistan’da dahi saçın bir kısmının göründüğü yolundadır. Yoksa bir tarif, bir şekil önermesi değildir, sadece bir tespitte bulunmuştur.”
Şimdi gelin, Solun Amentüsü üzerinden bunca kaypaklığı, iki yüzlülüğü, pişkinliği ve siyasi kalpazanlığı nasıl okuyacağımıza yeniden bakalım. CHP, dün halkın inançlarını, değerlerini, yaşam biçimini, yaşam şartlarını, kıtlıkları-yoklukları umursamıyor; sadece oy alabilmek için bunları meydanlarda dillendirip sömürü aracı olarak kullanıyordu.. bugün aynı şeyleri yaptıklarını en yetkili ağızdan, Genel Başkanın ağzından –basına kapalı toplantılarında- itiraf ediyor.. yarının da dünden ve bugünden farklı olacağına ilişkin en ufak bir umut ışığı vermiyor. Solun Amentüsü bu.
Tüm bu yaşananlardan sonra gözler Salı günü(evvelki gün) yapılan grup toplantısında hem iktidarın hem de CHP liderinin nasıl bir tavır sergileyeceğine dönmüştü. İktidar lideri Başbakan, muhalefetin samimiyetsizliğini, dürüst olmadığını, iki yüzlü davrandığını ayrıntılı örneklerle dillendirirken, Anamuhalefet lideri Kemal Kılışdaroğlu grup konuşmasında başörtüsü sorununa değinmekten özenle kaçındı. Öyle anlaşılıyor ki, CHP’nin Genel Sekreter Önder Sav’a yakınlıkları ile bilinen başta kadın Milletvekilleri PM üyesi ve Ankara Milletvekili Oya Araslı, PM üyesi ve İstanbul Milletvekili Necla Arat; Deniz Baykal’a yakınlıkları ile bilinen CHP milletvekilleri Canan Arıtman, Nur Serter gibi isimlerin basına yansıyan açıklamalarından sonra Kılıçdaroğlu, yine bir dönüş manevrası yapıyor. Tıpkı referandum sürecinde, meydanlardaki her vaatten sonra Genel Merkeze gelir gelmez çarkettiği gibi. Kısacası, Kılıçdaroğlu, Solun Amentüsünü bozmak istiyorsa, medya diliyle ifade edeyim; önce “Yükselen Değerler”, “Öteki Türkiye”, “Medya Maydanozları”, “Neo-Osmanlılar”, “Beyaz Türkler”, “Derin Devlet” ve benzeri daha birçok blokajlı ajanda notlarına çalışması gerekiyor. Bunları önümüzdeki yılların demokratik siyasetinin önünü açacak temel notları olduğunu unutmadan…
Yorumlar kapalı.