Dün bu köşede PKK’nın “iç savaş”
amaçlı koalisyon çağrısına CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun PKK/HDP’nin Eş
Genelbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız”
örtülü tehdidini bir adım daha ileriye taşıyarak “Böyle bir başkanlık sistemini kan
dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz. Açık ve net.” çıkışını, birbiri ile ilintili bazı konuları
birlikte değerlendirirsek daha doğru bir sonuca varmamız mümkün olur.
Baştan söylemek
gerekirse, Kılıçdaroğlu’nun bu ifadesi açık ve net bir “iç savaş”
çağrısıdır.
Kuzey
Suriye’ye yoğunlaşan PKK unsurlarının dünyanın en kanlı paralı asker örgütü
Blackwater şirketinin şehir savaşları konusunda eğittiği teröristlerin hem
içerde hem de sınırdışı Kandil ve çevresinde Türk güvenlik güçlerince hezimete
uğratılmasından sonra PKK’nın en tepe kadrosu da bölgeye intikal ettirildi ve
koruma altına alındı. Yeni strateji; DAEŞ’e karşı savaşıyor bahanesi ile
PYD/PKK terör örgütüne sağlanan donatılarla –ki bunlar, uzun menzilli, omuzdan
değil rampalardan fırlatılan roket ve füzelerden oluşan, uçaksavar ve tanksavar
sistemleri- bu yaz Türkiye’ye saldırı başlatıldığında, Türkiye’nin tüm
enerjisini içeriye hapsedecek kanlı kalkışmaların da başlatılması.
Kılıçdaroğlu,
yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi bağlamında demokratik yollarla ilerleyecek
bir sürece kan bulaşacağını söylerken, aslında kendilerini bir devrim aparatı
olarak kullanmayı düşünen ABD ve Türkiye muhalifi Avrupalıların bu stratejisine
gönüllü yazılıyor. 7 Haziran seçimlerinden bu yana, halkı tahrik için her
türden çirkefliklerin, her türden ahlaksızlıkların altına imza atan
Kılıçdaroğlu, baktı ki sonuç alamıyor; PKK’ya Kuzey Suriye’de alan açmak
isteyen ABD’nin son projesinde aktif görev alacağını Çarşamba günü Ankara’da
katıldığı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Kurulu’nda ilan etmiş
bulunuyor.
Eski
JİTEM mensubu Kürt diyasporasını iyi tanıyan Abdülkadir Aygan, Yeni Akit
gazetesinden Mücahit Gündoğdu’ya konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “ABD’nin
perde arkasından yürüttüğü gizli projeler var. Bunlardan biri de Blackwater
isimli özel güvenlik şirketi vasıtasıyla perde arkasından yürüttüğü
projelerdir. Açıktan terör örgütüne destek veremeyen ABD, bu tip derin devletle
ilişkili paravan kuruluşlar vasıtasıyla PKK ve PYD’ye her türlü yardımı
yapıyor. Özellikle Blackwater denilen çoğu ABD ordusundan emekli subaylardan
oluşan dünyanın en büyük özel şirketi, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde alan
kazanmasında etkili oldu. ABD, PYD’ye bütün desteğini bu sözde güvenlik şirketi
vasıtasıyla yapmaktadır. Bunların askerleri PYD üniforması giyip Türkmenlere,
Türkiye’ye karşı savaşmaktadır” açıklamasını, “PKK’yı Türkiye’nin
içinde şehir çatışmaları çıkarmaya hazırlayan da, Türkiye de patlayan PYD’li
bombacıları eğiten de Blackwater’dır” diyerek tamamlıyor. İşte
Kılıçdaroğlu’nun gönüllü yazıldığı bu kirli senaryonun ikinci perdesinde siyasi
figüranlık rolünü üstlenmek, “iç savaş” çığırtkanlığı yapmak.
Ülkemizdeki
siyasi gündeme paralel olarak son on aydır terörle mücadelesini takip edenler,
HDP Eş Genel Başkanı ve PKK sözcüsü Selahattin Demirtaş’ın son Washington
ziyareti öncesi sürekli “PKK ile masaya otur” kampanyası
yürütürken ziyaret sonrası söylem değişikliğine gittiğini, “ayrı bir
parlamento” kurmaktan bahsettiğini
fark etmişlerdir. O “ayrı parlamento” paradigmasının
açılımını da aynı partinin milletvekili Osman Baydemir, “İnsanlar bir evde birlikte
yaşayamıyorsa komşu olsa daha iyidir. Şimdi durum komşuluğa doğru gidiyor” itirafı ile “bağımsızlık”
olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. Türkiye’nin izin vermeyeceği bu “bağımsızlık”
isteminin yolu, angaje oldukları gücün “iç savaş” stratejisinde
yer alacak toplu işbirliklerinden geçmesi hedeflenmekte ve en büyük ortak
olarak ta CHP buna ikna edilmiş görünmektedir.
CHP
tabanı buna ne der bilinmez ama, Kılıçdaroğlu ve çevresi, siyasi
kifayetsizlikten çıkış yolunu ABD’nin desteğini alacağı belli olan yeni bir
Gezi kalkışmasının ileriye taşınmış kanlı bir yapılanma ile sağlanacağı
kanaatine evrilmiş bulunuyor. Bu senaryoyu bozacak tek yol; sınır içinde ve
sınır dışında bulunan tüm PKK ve PYD unsurlarının -ABD’ye rağmen- ayrım
yapılmaksızın imha edilmesidir.
Yorumlar kapalı.