Yıllarca kendi içindekileri bir tarafa bırakacak olursak milyonlara hep yalan söylediler. Hem de öyle masum, öylesi sempati toplayan eylem ve söylemler geliştirdiler ki, Allahın lütfü firasetinizi ve sezgilerinizi iyi analiz etmez, hafızanızı taze tutmazsanız aldanmamak elde değil. Kullandıkları maskelerin çekiciliği, kullandıkları argümanların vicdani boyutta etkileyiciliği çok ama çok insanımızı bu tuzağa düşürdü ve onların masum olduklarına, bu milletin geleceğini inşa etmek, aydınlık yarınların gerçekleşmesine bir katkı verme amacında olduklarına inanmış gönüllü öncüler olarak gördüler. Kimlerden mi bahsediyorum, dün yazdım; biri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), biri Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) ve bir diğeri de Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) ve bunların yan türevi yapılanmalar. Bunlar kendilerini bize masum Sivil Toplum Kuruluşu olarak yutturmaya çalıştılar ve milyonları da zihnen ve vicdanen iğfal edip onlara kendilerinin “sivil” oldukları zokasını yutturdular.
Ergenekon soruşturması kapsamında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) yöneticileri hakkında Özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcıları Ercan Şafak, Murat Yönder ve Zekeriya Öz tarafından hazırlanan iddianame mahkeme tarafından kabul edilirken, yöneltilen suçlamalar da netleşti. ÇEV Başkanı Gülseven Yaşer’in bir numaralı sanık olduğu iddianamede, 8 kişi 7,5 yıldan 19,5 yıla kadar hapisle yargılanacak. Sanıklar, “Ergenekon terör örgütü üyeliği, devletin güvenliğine ait bilgileri temin etmek, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmek” ile suçlanıyor.
Aynı iddianamede şimdi hayatta olmayan(toprağı bol olsun) Prpf. Türkan Saylanın adı ile özdeşleşen ÇYDD’nin özellikle 2008 yılına ait yönetim kurulu kararları, önemli deliller olarak kayıtlara geçmiş. Terör örgütü PKK’nın molotofla araba yakma eylemlerinin yer aldığı belgelerde, adı geçen kundakçılara dernek tarafından burs verildiği vurgulanıyor. “Bu konuda daha dikkatli davranmak zorundayız. Gerekirse kayıtlar silinsin ama bursta kesintiye gidilmesin.” deniliyor. Burslarla ilgili olarak Emniyet’in soruşturma raporlarına da atıf yapılan iddianamede, derneğin burs verdiği 30 şahsın terör örgütü üyesi oldukları ve değişik eylemlere katıldıklarının tespit edildiği iddianamenin en ürkütücü tespitlerinden biri.
Derneğin askerî okullarla ilgili faaliyetleri de kamuoyunu dehşete düşürecek nitelikte. İddianameye giren bir belgede şu ifadelerin altı çiziliyor: “Askerî okullara yakın çevrede oluşturulan kız evlerine en uygun kızlar seçilerek bu evlere aktarılacak. Kızlara her türlü fedakârlık yapmaları için yönlendirmede bulunulacak.” Derneğe yurtdışından gelen paraların kayıtlara geçirilmemesinin de istendiği belgelerde, Ergenekon sanıklarıyla temas kurulmasının ise riskli olduğuna dikkat çekiliyor.
Şimdi, toplum olarak durup bir kez daha düşünme zamanı; özellikle belli medya gruplarının gazete ve televizyonlarından yıllarca Prof. Saylan’ı da Yaşer’i de halka hep birer “yardım meleği”, “hayatını eğitime adamış bir isim” şeklinde sundular ve halen de bu sunumlarını sürdürüyorlar. ÇYDD ve Prof. Saylan ile ÇEV ve Yaşer’in toplumun gözünü boyamak için göstermelik “yardım faaliyetleri”ni abarta abarta gündemde tutmalarıyla, bu konularla ilgili sağduyu sahiplerince dillendirilen itirazlarınsa anında “yalan, iftira, karalama” gibi tepki çekici söylemler ardına gizlenerek linçe tabi tutulduğunu hep gördük, halen görüyoruz. Ama umarım Ergenekon davası hukuken sona erdiğinde bunların maskeleri düşmüş olacak, bunlara itirazı olanların da “yalancı, müfteri” gibi sıfatlarla afişe edildikleri günler görmeyeceğiz.
Dünden bugüne inandığım ve yazılarımda dile getirdiğim bir gerçeği burada bir kez daha vurgulamakta yarar var; Ergenekon davasının başladığı günden bugüne henüz iki kesimin ilişkiler ağı deşifre edilemedi; birincisi Yargı ayağı, ikincisi Medya ayağı. Bu iki ayak deşifre edilmeden, hangi yargı ve medya mensuplarının gönüllülük, menfaat veya şantaj gibi enstrümanlar kullanılarak Ergenekon’un iki devasa sivil ayaklarında yer aldıkları, bunların kamufle ettikleri örgütlerin birbirleriyle olan hiyerarşik bağlantıları çözülemez. Bunlar çözülmedikçe de işin özüne ulaşmak ve onların gerçek yüzlerini topluma göstermek mümkün olmayacaktır. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), hakkında hazırlanan iddianame bu yönüyle çok ama çok şeyi değiştirecek gibi görülüyor. Umalım; Savcıların emekleri boşa gitmesin.. gitmesin ki, artık toplumu manipüle eden maskeler düşsün…
Yorumlar kapalı.