Hamasi nutuklardan arınmış tüm dilbilimcilerin eserlerinde gördüğüm ortak paydalardan biri, dilimiz Türkçe’nin çok zengin bir dil olduğu gerçeği. Buradaki zenginlik dildeki kelime sayısından çok, kelimelere yüklenmiş anlamların yanı sıra sadece konuşarak değil, beden dilimizi de kapsayan, belki de hiçbir dünya dilinde bu kadar yoğunlukta bulunmayan bazen bir kaş, bazen bir göz, bazen bir el hareketi karşımızdakine yüzlerce kelime ile anlatılamayacak düşünce ve duygularımızı bir anda aktarabilme yeteneğimiz.. bazen bir tebessüm, bazen bir dik duruş, bazen de sükut etmek çok şey ifade ederken hele bir de bunlar bilgece ifadelerde ete kemiğe bürünmüşse artık sözün bittiği noktayı yakalamış oluruz. Tıpkı Mevlana’nın, “Kör cehalet çirkefleştirir insanları,/ Suskunluğum asaletimdendir./ Her lafa verecek bir cevabım vardır/ Lakin bir lafa bakarım laf mı diye/ Bir de söyleyene bakarım adam mı diye” dediği gibi.
Bir ‘Blog’da okumuş ve not ettiğim bir başka bu özlü dizgide; “Asalet; boyda değil, soyda.. İncelik; belde değil, dilde.. Doğruluk; sözde değil, özde.. Güzellik; yüzde değil, yürekte olur…” deniyordu. 2008’in ortalarıydı sanırım; eski Genelkurmay Başkanı Hilm Özkök’le eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil arasında, Erdil’in Özkök için, “Yemekte şarap yerine kola içti” eleştirisine eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Mevlânâ’nın yukarıda yazdığım şiiri ile çok ağır bir cevap vermişti. İlhami Erdil de Ziya Paşa’dan bir alıntıyla aynı sertlikte karşılık vermiş, “Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz/ Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde/ Ben her ne kadar gördüm ise ba’zı mazarrat/ Sâbit-kademim yine bu re’yin üzerinde/ İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrah/ Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah” dese de toplum nazarındaki bitik kredibiletesi onun cevabı iz bırakmadan silindi gitti. Özkök Paşanın cevabı o gün bu gündür hepimizin diline pelesenk oldu..
Örneğin aynı yılın son günlerinde, Avusturya’da yeni sezona hazırlanan Beşiktaş futbol takımının teknik direktörü Ertuğrul Sağlam, düzenlediği basın toplantısında, ”Kaptan İbrahim Üzülmez ile ikinci kaptan İbrahim Toraman’ın satılmasına ilişkin kararın kesin olduğunu belirterek, ”Bu karardan dönüş olmayacaktır” dedi. Beşiktaş’ı emanet ettikleri ve milyonlarca insanın kendilerinden çok şeyler beklediği iki futbolcunun birbirleriyle öldüresiye kavga etmelerinin ve ardından bu olayı bir terlik düzeyine indirgemelerinin affedilemez olduğunu kaydederek kararında ısrarcı olduğunu vurgulamıştı. Teknik direktör Ertuğrul Sağlam, kamp yaptıkları Krallorfen Oteli’nde düzenlediği basın toplantısında kendisiyle ilgili basında yer alan eleştirilere de Mevlana’nın, ”Cehalet insanı çirkinleştirir. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek cevabım vardır. Lakin, lafa bakarım laf mı diye, adama bakarım adam mı diye” beytiyle cevap vermişti.
Yaşadığımız dönemde Mevlana’nın bu bilge ifadesini en çok kulanlar ise siyaset erbabı. Tepedeki kavgacılar, ağzını açıp gözünü yumanlar, ağzı olup konuşanlar, ah şu zengin kültürümüzü de öğrenip sussalar, hayat daha da güzel olacak.
Meraklısına üç ayrı tercüme:
Blind ignorance uglifies the human
My quietness is my nobleness
I have an answer for any word
But, I firstly look if the word is a word
Also if the sayer is a decent person
Blind ignorance uglifies the human
My quietness is my nobleness
I have an answer for any word
But, firstly I look if the word is convenient
Then I look the audience is a decent one
blind ignorance disfigures the human
my silence stems from my dignity
I have an answer to every single tilt
yet, on one hand I weigh up the tilt
and on the other I weigh up the man
Yorumlar kapalı.