Sahip olduğumuz değerli olan ne varsa emanettirbize. Zaman, ömür, aile.Sevgi, saygı, ahlak ve kutsiyet. Maddi ve manevi imkanlarımızın her hepsi. Bunların acımasız şekilde harcanması ise israftır. Halbuki nimet olarak bize sunulmuş ne var ise hayatımızı kolaylaştırmak ve kulluk imtihanımızı tartmak için değil midir? Her şeyin dengesi tutumlu olmakta gizlidir. Dengesizlik ise israfın tam da kendisidir. Bu nedenle tasarruflu hareket etmek her iki cihanda mutlu olabilmek adına kişiye düşen en önemli görevdir. İsraf etmek ise kişinin kendisini ve imkanlarını talan etmesinden başka bir sonuç doğurmaz.
Öyle ki, ömrünü heba eden boşa yaşar. Sevgisini israf eden sevgisiz ve yalnız kalır. Parasını iktisatlı harcamayanın itibarı bozulur. Aile kıymeti bilmeyen ocaksız kalır. Saygıyı yok eden kabalık görür. Maneviyatı israf eden ise iç huzurunu ve her iki dünyasını da kaybeder. Örnekleri çoğaltmak mümkün pek tabii ki…
Kişiye Allah vergisi olarak verilenler onun kulluğuna hizmet ediyorsa doğru istikamette kullanılıyor demektir. Kendi çaba ve gayreti Allah’ın da nasip etmesi ile elde edilenler ise çabuk elden çıkabilir. Bu nedenle üretmediğini tüketmemeli mükellef kişi. Aksi halde açığa düşer. Dünyası mutsuz, yarını umutsuz olur. Günü kurtarıyor gibi görünse de borç batağında olanın yüzü gülmez. Saygınlığı ise beş paralık olur.
Günümüz gerçekten de bir acayip oldu. Çılgın bir tüketimin pençesindeyiz. Üretmediğinden fazlasını oluk oluk tüketiyoruz. Seküler kültür bizi tüketim canavarı yaptı. Çoğu şeyin sınırını aştık. Bu durum toplumu zevkçil bir hayata mahkûm etti. Lakin mutlu olmamızı sağlayamadı. Maddeye esir, manadan uzak, ruhsal ihtiyaçlarının farkında olmadan bir yaşamı hoyratça tüketip gidiyoruz. Mana kuraklığından içimiz paramparça. Hatalarımızda tutuklu kalıyoruz. Yüzlerimizdeki ifade ise sadece mutluluk oyunu. İçimizle dışımız örtüşmediğinden fiili bir yalancılıkla pençeleşiyoruz. Kendimize özsaygımızı yok eden bu çok kişilikli roller,israfkârlığımızın bir fotoğrafı değil ise ya nedir?
Sınırları bu kadar zorlamamak gerekiyor. Benzeri görülmemiş hızlı hayat akışı israftaki hadsizliklerin görülmesine mâni olmakta. Mil çekilmiş gözler, köreltmiş ruh zenginliğimizi. Kalp gözleri ise perdeli. Ölçüsüz bir savurganlığın tufanı ile dağılıyor toplumsal yapı. Tecrübe edenler bilir ki, her tüketim bir bedel ister! Her israf bir karşılık bekler. Olmadığından fazlasını harcamak boşluğa düşürür. Konuyu hangi tarafından ele alırsak alalım kör kuyulardayız. Boğulmalara ve savrulmalara şahitlik üzüyor duyarlı insanı.
Maksadı dışında kullanılan her imkân imkansızlaştırıyor insanlığı. Hiç ölmeyecek gibi koşarken nefessiz kalıp düşenler ibret olamıyor maalesef. Borç batakları, yitik ömürler, dağılan aileler. Sevgi arayışı ile insandan insana koşan cinsiyetler. Kendilerini yemeğe ve alışverişe vurmuş her çeşit maddede huzur arayan huzursuz bireyler. Tek kişilik yaşanan hayatlar, tuzlu su içen misali bir sarmal ile pençeli. Ruhlar can çekişiyor. Duygular ölüler mezarlığında defin. Haram helal akla bile gelmiyor.Hedeflenen tüketim için sınırlar kalkmış. Tüketirken her yolu güzel gösterilmiş ve kanıksanmış… Kendimizi tükettiğimizden habersizce ve arsızca…
Ölçülü bir hayatın, manevi bir zenginliğin, tokgözlü bir kanaatin ve amaca uygun huzurlu bir yaşamın kahramanlarından olabilmek dileğiyle.
Yorumlar kapalı.