İçerideki gündem öylesine yoğunlaştı ki, dışımızdaki dünyada olup bitenleri bırakın soğukkanlı bir mantıkla okumayı, takip bile edemez olduk.
Kapı komşumuz Irak’taki gelişmeler ve Irak örneği üzerinden sürdürülen asrın en kirli savaşından, Ortadoğunun adı konmamış bir 3. dünya savaşına doğru hızla evrilmekte olduğunu çoğumuz fark edemiyoruz, ülke idarecilerimizin bunu fark etmiş olmalarını umalım.
Geçen haftanın en büyük yalanı, ABD’nin Irak’tan çekilme palavrası kapsamında son muharip birliğini de çektiği biçiminde basına yansıdı. Bu bir yalandı ve savaş karşıtı batı medyası işgalci ABD’nin 2020 yılına kadar 94 askeri üste kalmaya devam edeceğini duyururken ABD makamları bunu yalanlayamadı.
Konuya ilişkin yapılan yorumlarda geri çekilme söyleminin arka planında, savaş karşıtlarının baskılarını gündemin dışına çıkarmak için Amerika yönetimi tarafından gündeme getiriliyor. Yoksa pratikte Amerika 2011 yılının sonuna kadar Irak’tan çekilmeyecek.
Bundan bir süre önce Irak genel kurmay başkanı Zibari’nin, Irak ordusunun en az 2020 yılına kadar ülkede güvenliği temin edemeyeceğini söylemesi, bu söylemin zemini oluşturmaya yönelik bir ABD maniplasyonu idi. Bu maniplasyonun bir diğer parçası Irak hükümet sözcüsü Debbağ’ın 2011’den sonra bir tek ABD işgal askerini Irak’ta görmek istemediklerini açıklayarak ABD’nin bu ülkede işgali sürdüremeyeceğinin mesajlarını vermeğe kalkışmasındaki garabet dikkatlerden kaçmamış olmalı. Bu mesaj, karikatürize edilerek efendisinin eteğine saldıran sokak finolarının resmedilmesine kapı araladı. Dünya basınına ABD tarafından pompalanan bir haberde ABD’nin Irak’tan çekildiği ileri sürülmüş ve bu haberin inandırıcı olması için de “ABD, arkasında bir enkaz bırakarak Irak’tan çekildi” şeklinde başlıklar dünya medyasını doldururken, ya da bizlerin dikkati bu enkaza doğru yöneltilirken iki şeyi gözden kaçırmamız isteniyor;
Bir: ABD Afrika’yı adım adım işgal ediyor. Amerikan birlikleri, savaş hattını Somali üzerinden Afganistan, Pakistan ve Yemen’den sonra şimdi Afrika’yı kapsayacak şekilde genişletmeye çalışıyor. İran’a saldırı hazırlıkları çerçevesinde, ‘sığınak patlatan’ bombaların Hint Okyanusu’ndaki Britanya adası Diego Garcia’da bulunan ABD üssüne konuşlandırıldığı haberleri ve Gazze açıkhava hapishanesine hapsedilmiş bir halka uygulanan canice ablukayı Mısır destekli yer altı beton duvarlarla çevrilen ölüm kampına seyirci hür dünya. İHH’nın Mavi Marmara olayı da olmasaydı kimse farkında bile değildi.
Tıpkı yaklaşık 20 yıl süren ölümcül abluka ve saldırı sırasında Irak’ta canice işlenen bir soykırımı hür dünyanın görmemezlikten geldiği tümüyle kasti şekilde işlenen soykırım örneğinde olduğu gibi. Aradan 20 yıl geçtikten sonra hatırlanan, bir örnek: 22 Ocak 1991’de ABD Savunma İstihbarat Dairesi bir ablukanın Irak’ın temiz su sistemini nasıl sistematik olarak çökerteceğine ve ‘salgın olmasa bile, her geçen gün daha fazla hastalığa’ yol açacağına dair detaylı ve etkileyici bir tahmin yayımlamıştı. Yani ABD Irak halkının temiz suyunu isteyerek yok etti: UNICEF’e göre, beş yaşın altındaki yarım milyon Iraklı bebeğin ve çocuğun ölümünün sebeplerinden biri buydu ve bu aşırılıkçılığın literatürde bir ismi yoktu.
İki: “İran tehdidini” sürekli gündemde tutan ABD, bölgedeki halkından kopuk, paralı, ama korkak yönetimlere aşıladığı güvenlik endişelerini de paraya çevirmenin en kestirme yolunu buldu; gelen haberlere göre Washington, Riyad’a 60 milyar dolarlık silah satacak.
“İran’ın nükleer programının Ortadoğu için başlıca tehdit olduğunu ve engellenmesi için gerekirse askeri müdahalede bulunacağını belirten ABD, bölgedeki başlıca müttefiki Suudi Arabistan ile tarihinin en büyük silah anlaşmasını imzalamaya hazırlanıyor. Financial Times, Kongre kaynaklarına dayandırdığı haberde, Riyad’a 60 milyar dolar değerinde silah satılmasını öngören anlaşmanın Kongre’nden fazla bir itirazla karşılaşmadan geçmesinin beklendiğini yazdı. Anlaşma Suudi Arabistan’a, 84 F15 savaş uçağı satılmasını, ayrıca Blackhawk ve Apache helikopterleri verilmesini öngörüyor. Ortadoğu’daki güç dengesini değiştirecek silah satışlarına şiddetle karşı çıkan İsrail’in son anlaşmalara fazla ses çıkarmaması manidar bulunuyor”.
İran’ın bölgedeki nüfuzunun artmasıyla silah talebinde patlama yaşanırken, Suudi Arabistan’ın ardından Kuveyt, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ın da, milyar dolarlık silah satışı için ABD ile görüşmeye başladığı belirtiliyor.
Yazımı bir soru ile bitireyim: Saddam’ın Nükleer ve Kimyasal silahları olduğu yalanını bütün dünyaya –amiyane tabirle- yutturan ABD’nin sattığı bu silahları hangi silah uzmanları kime karşı kullanacak? Bu silahlar kullanılmazsa, Amerikan emperyalizmini ayakta tutan silah sanayii, ürettiği ölümcül silahlara nereden müşteri bulacak?
Yorumlar kapalı.