PAYLAŞALIM ÇOĞALIR
Dün orta öğretimdeki çocuklarımız okullarını bitirdi, karnelerini aldı. Kimisinin notu biraz kırık ama olsun. Biliyoruz ki çocuklarımız gayret etmişler, bir dönem boyunca çalışmışlar ve dün de karnelerini almışlar, demek ki ellerinden gelen bu. İnşallah bir dahaki dönemde biraz daha gayret ederek istedikleri seviyeye gelirler ve hayal ettikleri meslekleri icra etmek üzere ilgili okullarda okumaya hak kazanırlar. Temennisinden sonra tüm öğrencilerimize iyi tatiller diliyorum ve bu günkü konumuza geçiyorum.
Hepimiz biliriz; hoş görülü, alçak gönüllü kişilere “gönlü geniş” tabirini kullanırız. İnsanoğlunun gönlü ancak elindekini paylaşabildiği sürece genişler. İnsanın başkalarını görüp gözetmesi, gerektiğinde koruması, sahip çıkması gerekir. Özellikle muhtaç insanlara sahip çıkmak toplumun fertleri olarak olmazsa olmazlarımızdır. İslâm hayat dinidir. İslâm’ın emir ve yasakları hayatın her yönünü kuşatmıştır. Emredilen ferdî ibadetlerin yanında, topluma karşı üstlenilmesi gereken vazifeler de vardır. Bu yönüyle paylaşmak, yardımlaşmak, ötekinin derdine ortaklık etmek İslâm’ın en hayatî emirlerindendir.
Kendini ibadete adamış bir kişi, bütün mesaisini ibadetle geçiren bir kişi, bilmelidir ki sadece ibadet yeterli değildir. İnsanlara ve hatta bütün mahlukata karşı vazifelerimiz vardır. Bunları ihmal etmekle Hak rızası kazanılmaz, halk içinde Hak’la beraber olmak gerekir. İslâm dini, insanın çevresindekilere karşı sorumlulukları olduğunu bildirir. Müslümana öncelikle ailesiyle, sonra muhtaç olan akrabalarıyla, daha sonra komşuları ve aynı şehirde yaşadığı insanlarla elindekileri paylaşmak emredilmiştir. Aslında bu emirle insanoğlunun dünyaya, dünya mülküne aşırı şekilde bağlanmaması istenmektedir.
İnsanoğlunun dünyadaki zenginliği bir imtihan ve sorumluluktan ibarettir. Bu sorumluluğun altından kalkmak için, İslâm’ın paylaşma hususunda gösterdiği yolda yürümek önemlidir. Şüphesiz bu yürüyüş öncelikle şahıslara ve topluma huzur getirecektir. Kardeşlik ve sevgi bağlarını güçlendirecektir.
Zengin ile fakir arasında görünmez uçurum hepimizin malumu. Fakirin gözü zenginin malında. Çalışan yanında çalıştığı patronunun malından nasıl ederim de tırtıklarım hesapları içinde. Allah Tealâ işte bu uçurumu kapatma, örtme görevini zengine vermiştir. Dolayısıyla bu görev zengin kişi için bulunmaz bir fırsattır. Zira zengin paylaşarak zenginliğini ibadetle taçlandırmış olacak, malında gözü olan fakirin kötü düşüncelerini bertaraf edecektir. Zengin kişiler bu kârlı ticaretin değerini bilmeli ve bu fırsatı değerlendirmelidir.
Eskiden beri söylenegelen bir söz vardır; “dünya saadeti kanaattedir”. “Çok rıza gösteren az kederlenir.” Çok tamahkâr, yani aç gözlü, gözü doymak bilmeyen kimse ise pek çok eziyete katlanmak zorunda kalır. Birkaç günlük dünya saadeti için bir ömür boyu eziyetlere katlanmak doğru mudur? Böyle bir kişi bu dünyada eremediği geçici saadetin yanında, öbür dünyadaki hakiki saadeti de kaybetmiştir.
Kanaatkâr insan, hayâsı ile şehvetini, sevgisi ile hasedini, Allah korkusu ile kinini, sükûneti ile gazabını, rızası ile hacetini, doğruluk ve dürüstlüğü ile ihtiyaç ve heveslerini aşan kişidir. Paylaşan insan sorunsuz bir gönle, kanaatkâr, engin ve zengin bir gönle sahip olur. Kendisine verilenden razı ve diğer insanlara karşı sorumluluğunun şuurundadır. Bu şuur, kendine kalmayacak bir dünyada hakkıyla yaşayıp gitmektir.
Bu dünya kimseye kalmaz. Nice ülke yöneten, bütün dünya nimetlerinin tadına varan nice insan göçüp gitmiştir. Ağalık, paşalık veya beylik insana bir şey kazandırmaz. Son bellidir ve kesindir. Doğru olan, bu dünyadaki çaba ile Allah’ın lütfunu ve keremini hak etmektir. Elinde olanı gönül rahatlığıyla verebilen insan, dünya malına tamah etmeyen insandır. Allah Rasulü s.a.v. elindekileri her zaman çevresindekilerle paylaşmış, daima fakirlerin hakkını gözetmiştir. Efendimiz s.a.v. kendisine getirilen hediyeleri hiç tereddüt etmeden ihtiyaç sahiplerine vermeyi tercih etmiştir. Rasulullah’a bir hediye geldiği zaman hem kendisine ayırır, hem de fakirlere gönderirdi. Kendisine, ailesine verilmesi için gönderilen yardımların tamamını fakir Suffe ashabına gönderir, katiyyen kendisine bir pay ayırmazdı.
Gelin bu günden itibaren kendi kendimize söz verelim,elimizdekileri paylaşalım,gönlümüzü genişletelim. Gavsaramızı daraltmayalım, geniş olalım, rahat olalım,huzur bulalım. Zaten geçici olan bu dünyadan göçüp giderken kubbede bir hoş sada bırakalım. Ne de olsa eninde sonunda ölüm yok mu?
Yorumlar kapalı.