Bildiğiniz
gibi Bumerang, seyir mesafesi yarılandığında geri döner gelir, çıkış
noktasındaki atıcıyı/sahibini vurur. Paris’te 13 Kasım’ı 14’e bağlayan akşamda
yaşanan terörist saldırı(eş zamanlı 7 saldırıda 127 ölü, 99’u ağır 352 yaralı),
en doğru tespitle bir bumerang faciasıdır.
Faciya
dönmek üzere bir ara bilgiyi de masamızda gözümüzün önüne koyalım; Anadolu
Ajansı’nın 13 Kasım 2015 tarihinde abonelerine servis ettiği haberin detayları
tamda bizim sinir uçlarımıza dokunan cinsten. “Türkiye’nin arananlar
listesinde yer alan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Fransa Ulusal
Meclisi’nde konferansa katıldı” spotu ile verilen haber aynen şöyle:
“Meclis’te
dün “Ortadoğu’da kriz, Kürtler ve DAEŞ’e karşı direniş” başlıklı
konferans düzenlendi. Kürdistan Ulusal Kongresi, Demokratik Birlik Partisi ve
Fransa Demokratik Kürt Konseyi adlı örgütlerin organize ettiği konferansa,
Türkiye’nin kırmızı listede aradığı terörist KCK Yürütme Konseyi üyesi
(Türkiye’nin başına ödül koyduğu) Zübeyir Aydar da katılarak konuşma yaptı.
Konferansa
Aydar’ın yanı sıra Avrupa Parlamentosu Milletvekili Marie Christine Vergiat,
Milletvekili Cecile Duflot, Avukat Vinginie Düşen, Yazar Patrice Franceschi,
Barış Hareketi Başkanı Yves Jean Gallas, Sol Parti Sarcelles Milletvekili
François Pupponi, Sosyalist Parti ile De France Bölgesi Belediye Meclis üyesi
Eric Coquerel, Gazeteci Guillaume Perrier ile PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ve HDP
İstanbul Milletvekili Garo Paylan da iştirak etti.”
Bundan
birkaçgün önce de PYD militanlarının sırtlarındaki üniformalarıyla Fransa
Cumhurbaşkanı François Hollande tarafından Başkanlık sarayında ağırlandıkları
görüntüleriyle basında yer almıştı.
Okurlarım
hemen itiraz etmemeliler; Paris saldırısını DAEŞ üstlendi, bunu KCK/PKK ile
nasıl ilişkilendirsin diye.
Terör
örgütünün ismi/sıfatı hiç önemli değil; adı DAEŞ olmuş, El-Kaide olmuş, PYD
veya PKK olmuş hepsini aynı ölçülerle değerlendirmezseniz, sizin dost
edindiğiniz terör örgütünün sizinle ilgili bir projesi varsa, bunu kardeş(!)
bir örgüte pas atması hiçte rastlanmayan bir şey değil. Her taşeron örgüt,
aldığı ihaleyi rahatlıkla bir başka taşerona devretmekte sakınca görmez, dünya
terörizm saldırılarında bunun onlarca örneği var.
Bunları
yazarken, benim bu saldırıyı olumlu bulduğum kanaati çıkmasın. Son derece
alçakça bulduğum bir saldırı. Bu alçaklık elbette tasvip edilemez. Benim
söylemek istediğim; yılanı koynunuza alır beslerseniz, o yılan birgün sizi de
sokacaktır. Bunun olmaması, yılanın fıtratına uymaz.. yılan yılanlığını
yapacaktır.
Türkiye’de
PKK’nın, Afganistan’da El-Kaide’nin, Irak-Suriye’de DAEŞ’in nasıl doğduklarını,
kimden beslenip kimlerden her türlü silah ve lojistik destek alıp korunduklarını
hatırlayalım. Örneğin PKK’dan ele geçirilen silah ve mühimmatın ABD, Alman,
Fransız, Avusturya, Belçika, İtalya ve Rus menşeli olmaları; DAEŞ’in kullandığı
ağır/hafif her türlü silah ve mühimmatın ağırlıklı olarak ABD ve Rus menşeli
olması, karınca sürüsü gibi son model arazi araçlarının bir izahı olmalıdır
kanaatindeyim.
Bu
arada kayda değer bulduğum Fransız basınının saldırıya ilişkin otosansürü ile
ana muhalefetteki Cumhuriуetçiler Partisi Lideri Nicolas Sarkozу’nin
уaptığı açıklama ile hükümetin, olağanüstü hal ve sınırların kapatılması
uуgulamasına tam destek verdiğini açıklaması. Öte yandan kayda değer bulduğum
bir diğer notum; Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın saldırıdan hemen
sonra sıcağı sıcağına “Bizi çok korkuttular” açıklaması oldu. Bir devlet
başkanının acziyet ifadesi olarak düşebileceği en derin çukur da bu olsa gerek.
Yorumlar kapalı.