Bir söz vardır, biliriz hani ; “Kişi bildiğinin âlimi, bilmediğinin cahili olurmuş” diye. İnsan bildiği ölçüde algılar, değer verir ve düşünür. Hayatımızı kuşatan ve şekillendiren her şey, algılayabilenler için bilgiden başka bir şey değildir. Bildiklerimiz, algılayabildiklerimiz olduğu için pek sorgulama ihtiyacı duymayız. Ancak bilmediğimiz, sorgulayamadığımız ve analiz edemediklerimiz karşısında savunmaya geçer ya da kabullenememe davranışı gösterir ve egolarımızın dürtüsüyle“eleştiri” silahına sarılırız hemen ve başlarız ateş etmeye. Bundan sonra da bizi durdurana aşk olsun!
Hele düşüncelerimize ters düşmeye görsün insanlar, hele bizim söylediklerimizin tersini söylesinler. Önyargılarımıza teslim olur, kendimizi haklı gösterebilmek uğruna her yolu deneriz; durumun meşruiyetini bile sorgulamayız. ”doğru””yu sadece kendi düşüncelerimizden ibaret sayarız. Karşımızdaki insanların da bir düşüncesinin, bakış açısının veya kendine göre bir “doğru” algılayışının olabileceğini asla dikkate almayız. Öyle ki, kökleşen dostluklar bile dedikodu ya da fitne rüzgarıyla bir anda yerle bir olur…
Her insanın toplumdaki yeri ve sorumluluğu farklıdır. Kişiler bilgi, beceri ve kabiliyetleri ölçüsünde sosyal hayata katkıda bulunurlar.Kişilere bilmediği işi yaptıramazsınız; yaptırsanız da doğru olmaz. Roman yazarı roman yazar; müzisyen şarkı ya da türkü söyler; şair şiir yazar; ressam resim yapar. Kabiliyetler, yaratılışın güzelliği ve süsüdür. Her zeka, sahip olduğu yeteneklerle ölçülmelidir.
Doğru tektir,kişiler bu doğruyu farklı bakış açılarıyla görseler bile, doğrunun nesnelliği değişmez. Dolayısıyla kimse olaylar, fikirler ve durumlar karşısında aynı düşünemez ve bunları diğerleri gibi algılayamaz, hiç ama hiç kimse benim gibi düşün diye zorlanamaz. Ve herkesin bilgisi ve algılaması sınırlıdır. Önemli olan kendi sınırlarımız içinde, sahip olduğumuz potansiyeli yararlı amaçlar uğruna verimli kılabilmek ve üretebilmek.
Önemli olan kişiyi eleştirmeye başlamadan, önce kendi vicdan muhasebemizi yapmaktır. Gerçekten eleştirdiğim hususlar eleştirdiğim kişide var mı, yok mu sıkı bir muhasebe yapmak zorundayız. Yoksa hep diyoruz ya, ben söyledim uydu, ben yazdım oldu, ben söyledim ise doğrudur.. gibi peşin hükümler ve saplantılar bir gün geriye döner ve bize “batabilir”. İftiradan, gıybetten uzak, insan şeytanlarının şerrinden uzak günler dileğiyle hoşça kalın.*rç*
Yorumlar kapalı.