Birkaç gün sonra nasip olursa ömrümüzden bir yaprak
daha düşecek ve ölüm denen o kaçınılması mümkün olmayan sona bir yıl daha, bir
adım daha yaklaşacağız. O an geldiğinde de emaneti teslim ederek bu dünyadan
ayrılacağız ve ebedî âleme göç edeceğiz.
Dünyada kısa bir yere bile gitsek, mesela bağa,
bahçeye gitsek ufak da olsa bir hazırlık yaparız değil mi? En azından öğleyin
yeriz diye bir ekmek alırız yanımıza. Acaba ebedi olan aleme göç etmeme gibi
bir çaremiz olmadığına göre hazırlıklı mıyız, hazırlanıyor muyuz, azığımızı
tedarik etmek için gayretimiz var mı? Yoksa müsrifler gibi bu gün kazandığımızı
bu gün mü harcıyoruz, yiyip bitiriyoruz? Kısaca “hesaba çekilmeden önce
kendimiz hesaba çekiyor” muyuz?
Kazandıklarımızı harcama konusunda bu gün
gıybeti hatırlatalım istedik. Hepimizin bildiği gibi gıybet kısaca “bir
kimsenin duyduğunda hoşuna gitmeyecek sözler etmek”. İyi de kardeşim bu
söylediğimiz o şahısta var zaten diye kendimizi kandırıyorsak işte bunun adı
gıybet. O şahısta konuştuğumuz yoksa bunun adı “iftira” dır. Ve cezası da
gıybetten kat kat üstündür.
Kış geldi ya memleketimize. Haliyle ev
gezmeleri de çoğaldı, geceler uzun. Bir iki hal hatır, iş güç sorduktan, bir
iki tv kanalı gezdikten sonra başlıyoruz gıybet etmeye. Bulunulan ortamı terk
etmek gibi bir lüksünüz olmadığına göre, gıybet etmiyorsanız bile dinlemek
zorunda kalıyorsunuz. Dolayısıyla ortak oluyorsunuz.
Hesaba çekildiğimizde gıybet ettiğimiz kişiye
takdir edilen kadar hayır ve hasenatımız aktarılacak. Sevaplarımız kalmadıysa o
zamanda gıybetini yaptığımız kişinin günahları bizim hesap defterine yazılmaya
başlayacak. Allah korusun bir de bakmışız defterimize, aklımıza hayalimize
gelmeyen, bizim hiç işlemediğimiz bir sürü günah yükü hanemize yazılmış. O zaman
düşeceğimiz durumu bir düşünelim.
En güzeli önce gıybet etmeyelim, gıybet
edilmesine müsaade etmeyelim. “Ya hayr söyleyelim, ya da susalım”. Boş yere
konuşmayalım. Her hareketimizin, her sözümüzün mutlaka hesabını vereceğimizi
düşünerek “hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekelim”. Çekelim ve
kendimize bir çeki düzen verelim ki hesabımız “çetin” olmasın. Henüz
yapraklarımız düşmemişken, sararmadan solmadan mrümüzün kıymetini bilelim. Boş
yere, boş işlere kıymetli sermayemizi harcamayalım.Hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.