* “İmaj” bugünün dünyasında büyük önem kazanmış kavramlardan biri. Sözlük bu kelime “başkaları üzerinde bırakılmak istenen etki, izlenim” olarak tanımlıyor. Özgüven, iletişim becerisi, karizma, görüntü, üslup…gibi kavramlarla da anılıyor. İmaj kavramının içinde dışa yönelik unsurların hepsini bulmak mümkün.
*Estetik cerrahlar, imaj meykırlar, beden dili uzmanları, kişisel başarı danışmanları hepsi birden insanoğlunun görsel yönünü değiştirmeye, deyim yerindeyse “olduğundan farklı” bir insan oluşturmaya çalışıyorlar. Yeni dünyanın “ideal insan” algısı o yüzden içten çok dışı esas alan bir seyir takip ediyor.
*Günümüzde imaj olağanüstü büyüklükte bir sektör, koskoca bir endüstri olarak karşımızda duruyor. Elbette bunda her gün pompalanan tüketim kültürünün payı büyük. Her türlü nesne ve değeri pazarlanacak mal olarak gören tüketim kültürü, insanın dış görünüşünü de bu pazarın bir ürünü yapmış durumda. İnsan sürekli kendine ait olmayanı kendinde varmış gibi ortaya koymaya özendiriliyor. Ortaya çıkan manzara ise içi boş, samimiyetten uzak, ancak dış görünüşü göz dolduran yığınla insan…
*Bu süreçte kitle iletişim araçlarının, özellikle de görsel medyanın payını dikkate almak gerekir. O kadar ki, artık “imaj üretimi”ni tekelinde bulunduran kitle iletişim araçları, ürettiği sanal imajlar üzerinden toplumu dönüştürebiliyor. Dizi karakterlerinin kitleler tarafından giyim kuşamda, hal tavırda nasıl taklit edildiğini hatırlatmaya gerek yok sanırım.
*Geldiğimiz noktada medyaya hakim zihniyet ve kültürün belirlediği iyi-kötü, dost-düşman tiplemeleri, kitlelerin ideal insan anlayışını büyük ölçüde şekillendirmektedir. Bu da hem kendimizi ve hem de başkalarını hakim kültürün kalıplarına vurarak sorgulamamıza, hatta yargılamamıza neden olabiliyor. Bütün mesaisini başkaları üzerindeki imajını değiştirmeye harcayan hatırı sayılır insan var. Bunlar gelirinin önemli bölümünü marka giyime, estetik cerrahlara, kozmetik ürünlere harcıyorlar.
*Bu kadar savrulmayan, “normal” kalabilmiş biz sıradan insanlar da herhangi birini değerlendirirken imaj kültürünün bir başka tuzağına düşebiliyoruz. Karşımızdaki insanı değerlendirirken dış görünüşünü, oturuşunu, kalkışını yani yansıyan durumunu esas alabiliyoruz. Görsel durumunun çağın kalıplarına uyup uymadığına bakabiliyoruz. Genel geçer kalıplara uymadığını düşündüğümüz kişileri kolayca dışlayabiliyoruz.
*Peki kişiliğimizi modern dünyanın “imaj” maskeleriyle gizlemeye çalışırken ya da karşımızdaki kişiden imaj talep ederken bir büyük yalana ortak olduğumuzun, insanlığı yanılttığımızın farkında mıyız? Ayrıca karşımızdaki insanı değerlendirmede, onun gerçek kişiliğini ortaya çıkarmada zahire yani dış görünüşüne, görebildiğimiz yüzüne bakarak karar vermek ne kadar tutarlı bir yaklaşımdır? Zahir bâtını temsil edebilir mi?
Yorumlar kapalı.