Şair ne güzel söylemiş, ne güzel yazmış. Tam da kitabın orta sayfasından. Yazılması gerekenleri yazmış. Yazılması gerekenler yazılabilmeli ki, ayakta uyuyan uyur gezenler belki uyanırlar değil mi? “Yazmalıyım/Kurtlar ulumalı/Siz uyumalısınız/Yol uzun menzil ırak/Uykusuz gözlerle şafağa yürüyenleri yazmalıyım” Bilenler bilir; dağ başlarında, sokak ortasında çakal sesleri gelirken, olur olmaz yer ve zamanlarda kurtlar uluyorken, insanın tüyleri diken diken olur, gözlerine uyku girmez, girmemeli de. Eğer hâlâ buna rağmen gözlerimiz kapanabiliyorsa bizde bir “dert” olmalı. Göreceksiniz, görmezlikten geleceksiniz, duyacaksınız, duymazcadan geleceksiniz, o zaman kıvırmaya gerek yok; bir dert var bizde. Ama biz hiçbir şey yokmuşçasına gözlerimizi kapatıp horul horul uyuyorsak, uyumazsak bile uyuyor numarası yapıyorsak, bilmeliyiz ki bize rağmen gözünü kırpmadan sabahlayan, uykusuz gözlerle şafağa yürüyenlerde var içimizde.
“Yazmalıyım/Yollar karlı dağlar uzakta/Gece karanlık, yazmalıyım/Ben yazmazsam siz uyanırsınız/Siz uyumalısınız” Yazanlar biz uyumayalım diye yazarlar. Her ne kadar şair sitem etse de çoğunluk uyandırmak için yazar, uyutmak için değil. Uyutmak için yazanların gayeleri belli, nereye, niçin hizmet ettikleri de aşikâr. Memleket için kafa yoranlar, sabaha kadar gözünü kırpmadan sabahlayanlar, elbette şafakla birlikte, şafağa doğru yürüyecekler. Güneş beş altı mızrak yükselinceye kadar yatanlarla bir olmayacaklar, menzil ne kadar uzak olursa olsun bir adım daha yaklaşacaklar.
“Yazmalıyım/Yoksa sabah olmayacak/Şafak sökmeyecek sonsuza dek.” Yazılması gerekenler yazılmazsa, gerçekler gün yüzüne çıkarılmazsa, şafak sökmez, sabahlar hiç olmaz. Ha bire birilerinde kusur ararız, bol bol gıybet ederiz, destek olmak bir yana, köstek olmak için elimizden ne geliyorsa yaparız. Hatta işi öyle bir aşamaya getiririz ki muhatabımızın şerefini, haysiyetini bir kenara atarız; bizi uyutmak isteyenlerle bir oluruz, birlik oluruz, ver yansın ederiz. Daha da ileriye gideriz; zalimlik sınırını aşarız. Ama çoğu zaman unuttuğumuz bir şey vardır : “Kişi zalim olursa, muhatabı olan mazlumla Allah (cc) arasında perde kalmaz. Mazlum elini açıp, Yarabbi! Deyince Allah Teala (cc) mazlum kuluna hemen cevap verir.” İşte o zaman halimiz nice olur, unutuveririz.
“Uyumamalıyım yazmalıyım/Uyursam savrulacak bütün dağlar/Durmadan yazmalıyım” Dağlar yer yüzünün çivileridir biliriz. Bu çiviler yerinden sökülüp, savrulunca dünyanın halini düşünmek bile insanı ürpertir. Bunun için de yazılması gerekenler yazılmalı, bihakkın söylenmesi gerekenler söylenmelidir. Bu hususta yazanlara, çizenlere büyük bir sorumluluk ve vebal vardır. Yazımı şairin son dizeleri ile bitiriyorum. “Yazmazsam karanlıkları/ Nereden bileceksiniz aydınlıkları” Hoşça kalın,dostça kalın.
Yorumlar kapalı.