Muhabbet Ocakları

Gördüğüm her eski yapı içimi burkar benim. Çatısı çökmüş her ahşap ev kahreder. O ocağın tarihine hayali de olsa yolculuk yaptırır. Burada yaşamış hayatları düşünürüm. Yoksulluk, kıtlık ve garibanlığa rağmen; duygusuyla, erdemiyle, ahlakıyla ve değerleriyle her anlamda insan gibi insanları hatırlarım. Hesapsız yaşayan, her nefesini kıymet bilen, her anını fırsata dönüştürerek kalp kazanmak isteyen güzel insanları. Yaptıklarıyla Allah’ı (cc) hoşnut etmek isteyen gönlü güzelleri.

Bir defalığına gönderildiğimiz dünyada, hayatın kendilerine sunduğu zor şartların üstesinden gelerek, başı dik gidenleri. Muhabbet kumrularını, o evlerde yeni doğmuş bebekleri, ağaçlar arası iple kurulan ilkel salıncakları. Ahşap yapılı, sallandıkça başucunda şıngırdayan, kendinden oyuncaklı el yapımı beşikleri hatırlarım. Cumbalı pencereleri ve ağaç oyması desenle işlenmiş ahşap pencerelerin arkasından, sevdiklerinin geçeceği anı utangaç bir mahcubiyet içinde bekleyen âşık kızları düşünürüm. Bir de bizi düşünürüm; modern yapılarda beton, demir ve camdan kuleler içinde kalorifer petekleri karşısındaki mutsuzluğumuzu. Eskilerden daha güzel imkânlara sahip olduğumuz halde neden huzursuz ve mutsuz olduğumuzu, biz de neyin eksik olduğunu…

Ocak şemsiyedir, yuvadır, sıcak yataktır, başını koyacağın yastıktır. Mutluluğu bulduğun sığınak, güvenli bir liman ve korunaktır. Ocak bir tas çorbayı herkesle paylaşabildiğin bir huzur ortamıdır. Anadır, babadır, kardeştir, eştir, atadır, yoluna sevdalandıklarındır. Sülalenizin kabrinin olduğu yerdir. İkamet mekânınızdır. Doğduğunuz yerdeki tüten bacanızdır. Bir genç kızın evinden çıktığında geride güvendiği tek umut kaynağı ve güvendiği sığınaktır. Bir genç delikanlının arkasında duran kapı gibi destektir.

Ocaksızlık ise bir yalnızlık fotoğrafıdır bana göre. Hayat o kadar acımasız ki, üç günlük dünya için bizi öyle bir tüketimin pençesine düşürdü ki. Hepimiz yaşıyoruz kültürel ve ahlaki yozlaşmayı. Bu değişim, bir toplumu can evinden yaraladı ve köklerini toprakta kuruttu. Evinden, köyünden, memleketinden ve akrabalarından kopardı. Göçen insanlar bir daha yurduna geri dönemedi. Kapılara kilitler vurulmadı ama viran evlerde ocaklar, doğanın kanunu olan ağır şartlara dayanamayıp yıkıldılar. Yıkılanlar sadece binalar mıydı, ne dersiniz?

Aile ocağında yaşananlar toplumun geleceği açısından da önem arz eder. Sosyal bilimciler, psikologlar, eğitimciler ailenin, çocuğun yetişmesinde ve karakterinin şekillenmesinde birinci derecede etken olduğu konusunda hemfikirdirler. Bu nedenle çağdaş eğitimciler okul aile diyaloguna önem verirler.Aile ocağındaki huzur iş hayatındaki verimliliği artırdığı gibi sosyal açıdan da sağlıklı bir iletişim imkânı sağlar. Denilebilir ki aile, insan ilişkilerinin dayanak noktasıdır.

Evet, hangi anlamıyla kullanılırsa kullanılsın; ocak, çok önemli bir değere karşılık gelmektedir bizde. Bu yüzden ocağı tüttürmek gerek. Devamlı odun atmak gerek. Isıtan ocakta ateşin sönmemesi gerek. Soyun kesilmemesi, ailenindağılmaması gerek. Sönmemeli ocaklar, kültür ve medeniyet yaşamalı, gelenek yok olmamalı. Sıcak ocaklardan servis edilmeli gönüllere, sevda yüklü muhabbetler…

Muhabbet Ocakları

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

deneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - takipcimx - instagram likes - postegro - sahabet giriş - Aviator oyna - instagram followers buy - Twitch view bot - mersin escort - casino siteleri - sms onay - likitdeneme bonusu veren siteler -
deneme bonusu veren siteler
- Goley90 - takipcimx - instagram likes - postegro - sahabet giriş - Aviator oyna - instagram followers buy - Twitch view bot - mersin escort - casino siteleri - sms onay - likit