Gazi Mustafa Kemal’in Milli Mücadele’ye Anadolu’dan başlaması, devşirme kökenli bürokrasinin ve önemli bir gayrimüslim nüfusunun bulunduğu İstanbul’un siyasi ve askerî önemini kaybetmesinin de başlangıcı olmuştur. Sonunda gazi unvanlı bir Türk komutanının, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak Ankara’yı tercih etmesi, Osmanlı politik
düzeninden nihai bir uzaklaşma olarak yorumlanmalıdır. 13 Eylül 1921’de
Sakarya Meydan Muharebesinin kazanılması üzerine, 19 Eylül 1921 tarihinde TBMM, Mustafa Kemal’e mareşal rütbesi ile birlikte gazi unvanı vermiştir. Mustafa Kemal Paşa, neferlere başlığı altında 20 Eylül 1337 tarihli kendi eliyle yazdığı ve silah arkadaşlarına gönderdiği mesajda bu unvan ve rütbeyi ancak onlara izafe ederek taşıyacağını belirtmiştir. Milli Mücadelenin askeri safhasının tam ortasında TBMM’den bu unvanı almasıyla Mustafa Kemal, Anadolu nezdinde ki meşruiyetini pekiştirmiş
olmaktadır. Mustafa Kemal’e gazi unvanını veren ilk TBMM bir gazi meclisi
olduğu gibi, Milli Mücadele sırasında, Gazi Meclisinin düzenli ordusu, ilk ve son zaferini halk arasında hala gaza ananelerinin yaşadığı Batı Anadolu topraklarında kazanmıştı. Bu saha, bir zamanlar uç bölgesi sayılan ve ilk gaza faaliyetlerinin başladığı topraklardı. Gazi Mustafa Kemal, 1924 yılında
Dumlupınar’da büyük zafer hakkında konuşurken: Arkadaşlar! Bu gaza ve
şahadet diyarını terk ederken, o hatırayı hep beraber hürmet ve tazim ile selamlayalım! diyordu.
Antep ilinin başına, gazi sıfatının konulması kararı, bu şehir halkının İstiklal savaşında gösterdiği yiğitlik ve kahramanlıkla birlikte gazi hatırasını yaşatmakla doğrudan ilgisi vardı. 1934 yılında Atatürk soyadını alan Gazi
Mustafa Kemal’in, gazi unvanlı bir kentin nüfusuna kayıtlı olması da tesadüfe yorumlanmamalıdır. Osmanlı’dan kalma birçok lakap ve unvanı kaldıran
Atatürk’ün bir konuşma esnasında, kendisine Paşa hazretleri denmesine tepki göstererek, Ne demek paşa hazretleri? Paşa hazretleri yok, paşalık yok, bundan sonra bana paşa demeyiniz demiştir. Bundan böyle Gazi unvanını şerefle taşıyan Mustafa Kemal Atatürk, bütün yazılarını, gazi imzasıyla kaleme almıştır. Bu gaza geleneği, günümüzde de bazı faaliyetlerle canlılığını korumaktadır. Çeşitli savaş ve mücadelelerde hayatını kaybedenlere şehit, yaralı da olsa sağ dönen askerlerimize hala gazi demekteyiz. Sırası gelince Millet Meclisinin kutsal bir çatı olduğundan bahsedilmekte, bazı meclis oturumlarında meclis başkanları, gazi meclisi tabirini kullanarak bu ruha işaret etmektedirler. 1927 yılından beri her yıl düzenlenen Gazi Koşusu hala
bu unvanla yapılmaktadır. Milli Mücadeleye katılarak İstiklal Madalyası alanlara da İstiklal Savaşı gazisi unvanı verilmiştir.
Teoman Hakan Evlioğlu
Yorumlar kapalı.