26’ncı
dönem Milletvekili Genel Seçimini geride bıraktık. Artık normalleşme zamanı. 7
Haziran’da açılan “kamplaşma/kutuplaşma” parantezi, sabrın, sakin
düşünüşün ve istikrar beklentisinin tartışmasız mutlak zaferi ile sonuçlandı.
Muhalefetin
fren tutmayan saldırganlığına, bölünme/parçalanma tehditlerine, kaynağı hesap
kitap bilmez vaatlerin doz aşımına rağmen milletin feraseti galip geldi. Deyim
yerindeyse, “Osmanlı Tokadı” ile muhalefeti susturup yerli yerine oturttu.
Ellerine/dillerine zafer kazandıklarına inanacakları absürd/ilkel ve gülünç
argümanlar tutuşturup oyun dışı bıraktı.
Şüphesiz
“bu noktaya nasıl gelindi?” sorusu, tüm siyasi analizlerin ortak
paydası. Öncelikle şu tespitin doğru yapılması lazım; ne tek başına terör, ne
tek başına ekonomik vaatler, ne tek başına iç-dış işbirlikçilerin Türkiye’yi
durdurma çabaları, ne iş dünyasını domine eden yerleşik düzenin İstanbul
sermayesine dayalı kurguları ne de devletin kılcallarına yerleşmiş kanserli
hücrelerin tüm ülkeye sirayet ederek ölümünü kaçınılmazlaştıracak -uluslararası
tabanı da olan- ihanetleri. Elbette bunların kamuoyuna enjekte edilmesinde,
dezenformasyonun ilk ayağı medya dünyasını da apayrı bir noktada değerlendirmek
lazım.
Tüm
bu bileşenlere rağmen istedikleri kamplaşmayı/kutuplaşmayı, iç savaş
çığırtkanlığı ve çığlıkları arasında boğmak istedikleri bir Ak Parti
karşıtlığındaki blok, büyük umut bağladıkları 1 Kasım seçiminden umduklarını
bulamamanın ötesinde, büyük bir gerileme ve hezimet yaşadı.
Bu
noktada tekrar aynı soruya dönelim; “bu noktaya nasıl gelindi?” sorusu.
Geride
bıraktığımız seçime “İstikrar” teması ile giren Ak Parti için %40
psikolojik bariyerini kırmak/aşmak temel hedefti. Meydanlarda ve salonlarda
dillendirilen geleceğe yönelik tüm perspektif söylemlerine, ekonomik açılımlara
ve özgürlük/güvenlik denklemindeki duruşlarına paralel, halkın nabzını sürekli
kontrol etmesi, dipten gelen dalganın/akıntının gücünü doğru yöne kanalize etme
becerisi o partiyi hedefine ulaştırdı. Nasıl?..
Psikolojik
eşik %40’ı aşmanın temel faktörü, seçime katılan 50 milyona yakın seçmenin
%10’nuna tekabül eden 5 milyona civarında siyasi aidiyeti olmayan “sakin
kitle”nin “akil” yönelimini dikkate almak ve onun
beklentilerine cevap olacak psiko-sosyal programlar oluşturup geliştirmek. Bu
programları, ayağı yere basan kaynakları ile taahhüt altına almak. Gelecek
vizyonu ile geliştirdiği program ve taahhütler, bu kitlenin Ak Parti yanında
saf tutması ile Ak Parti yüzde 50 oranına gelip dayandı ve rakiplerini ezip
geçti. Zaferine “Milletin Zeferi” diyen Ak Parti’nin, şimdi “nerede
kalmıştık?” sorusuna cevaben 7 Haziran’dan bu güne siyasi konjönktürde
açılan parantezi kapatma zamanı. O parantezin doğurduğu toplumsal
yaraları/çatlakları onarıp tedavi emek, ekonomik gelişimde yaşanan
duraksamaları tekrar harekete geçirmek, zirvelerde estirilen yapay gerilim
odaklarının hararetini düşürmek.. bu elbette çok kolay olmayacak. Ama bunlar,
kaçınılmaz ödevler olarak tüm siyasi/sosyal sorumluluk sahipleri kadar, öncelikle
Ak Parti’ye seçmenin verdiği ev ödevi olarak karşımızda duruyor.
Yorumlar kapalı.