İslâm’dan önceki göçebe Arap topluluklarında birisi bir saldırıya uğradığını düşündüğü zaman, “Yetişin ey falan oğulları!” nidasıyla kendi kabilesini yardıma çağırır, o kabilenin fertleri de hiçbir sorgulama yapmadan derhal imdada koşarak maruz kalınan saldırıya karşılık verirdi. “Asabiye”, bu manzaradaki duyguların toplamından ibaret. Bir topluluğa mensubiyet duygusu, bu mensubiyetin getirdiği dayanışma gayreti, sadakat, muhabbet; saldırının haksızlığına inanmaktan kaynaklanan öfke ve celadet, asabiyede bir arada.
Bunlar aslında fıtrî duygulardır. Tamamen yok edilmesi mümkün de değildir, doğru da değildir. Ancak, ilahî ölçüler çerçevesinde kontrol altında tutulması gerekir. Aksi halde ölçüleri ihlâl eden zulümlere, reaksiyoner davranışlara sebebiyet verebilir. Hadis-i şeriflerde men edildiğimiz asabiye, işte bu ölçüsüz tepkilere, zararla oturtan öfkelere yol açan ortak nefs-i emmaredir ki adına “cahiliyye asabiyesi” denilmiştir.
Cahiliyye asabiyesi, kendi mensubiyetinin diğerlerinden üstün olduğu iddiasındadır. Soy, ırk, renk, cinsiyet, dil gibi, iradî olmayan aidiyet veya niteliklerle övünür. Düşündüğü ve hedeflediği sadece kendi çıkarıdır. Bütün tarafları kuşatıcı bir hukuk anlayışını kabul etmez, haklıyı haksızı ayırmaz. Daha doğrusu hak ve imtiyazlara yalnızca kendini layık görür. Karşı taraf, yok edilmesi yahut etkisiz hale getirilmesi gereken zararlı bir “öteki”dir. En muteber altı hadis külliyatından biri olan Ebu Davud’un Sünen’inde, “Edeb” bölümündeki iki hadis, meseleyi veciz bir şekilde ortaya koyuyor. Birinde “Sizin hayırlınız, (zulme kayarak) günah işlemedikçe aşiretini müdafaa edendir.” buyuruyor Efendimiz s.a.v.; diğerinde, bir sahabinin sorusu üzerine cahiliyye asabiyesini “Zulümde kendi kavmine yardım etmendir.” diye tanımlıyor.
19. yüzyıldan sonra İslâm aleminin yaşadığı parçalanmanın, ümmetin düştüğü tefrikanın önemli bir sebebi, Türkçeye yanlış olarak “milliyetçilik” diye aktardığımız “nasyonalizm”. Cahiliyye asabiyesinin modern versiyonu olan nasyonalizm, Fransız İhtilali’nden sonra, Batı’nın kendi şartlarında elverişli bir çözüm imkanı olarak rağbet görmüş.
Yorumlar kapalı.