2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti Kastamonu’da Marka Şehir Olma Süreci isimli panel gerçekleştirildi. Panelde marka şehir olma yolundaki süreçlerin ne şekilde oluştuğu uzman marka danışmanları tarafından ele alındı.
Kastamonu’da gerçekleştirilen Marka Şehir Olma Süreci isimli panel de üniversite öğrencileri, akademisyenleri ve profesyonel marka danışmanlarını bir araya getirdi. Programda konuşan Kastamonu Belediye Başkanı Yardımcısı Ahmet Sevgilioğlu, “Tarih boyutundan geçmişten bugüne gelen bin 800 tane kültürel varlığımızın olduğu bir potansiyel var elimizde bu kültür. Son yıllarda özellikle 70’li yıllarda başlayan koruma bilinci kentimize maalesef bu bağlamda 90’lı yılların sonunda gelmiştir. Valiliğimizle başlamıştır, vakıflar genel müdürlüğümüzle devam etmiş. Bu son 5 yılda da belediyemizin girişiminde hız kazanmıştır. Bu potansiyelimizin de markalaşma sürecinde etkili olacağını düşünmekteyim. Bu bağlamda belediyemizin son beş yılda etkin çalışmaları vardır. Artık turizm deyince deniz, kumsal, dağ anlamına gelmiyor. Turizmdeki kültürel dokuya ağırlık vermeye başlıyoruz. Son yıllarda yüzde 10’luk bir kültürel dokuya ağırlık verdiğini görmekteyiz. Bu bağlamda da bu ilimizdeki mirası çalışmaları hız kazanmıştır. Önemli bir yerleşim merkezi olmuş belediyemiz önce kale, mahalle ve sokak bazında devam etmiş. Bugün kendimizde 3 meydan vardır. Buranın korunması ve bunun devamında Nasrullah Köprümüzle bağı kurulan Nasrullah Meydanı, Nasrullah Cami, Cem Sultan Bedesteni, Kurşunlu Han, Acem Hanı, Münire Medresesinin olduğu yeri bağlayan meydan. Bu meydandan halkımızın çokta bir bilgisi yoktu” dedi.
“Marka şehir kavramını 10 yılda çok fazla duyar olduk”
Panelde konuşan marka danışmanı Yunus Baran, “Mesleğimiz marka danışmanlığı markaların gelişme süreçlerinde markalar ile ilgili süreçleri yönetiyoruz. Bu süreçleri yönetirken tek amacımız daha iyisini yapmaya çalışmak ve iyinin de iyisini temin etmek. Ekiplerin, ortak alanları bazen markaların, marka yöneticilerinin, şehirlerin yöneticilerinin, paydaşların, halkın tamamının sürece dahil olması gerektiği düşünüyoruz. Biz burada marka şehir kavramını 10 yılda çok fazla duyar olduk. Türkiye’de uyguluyor muyuz uygulamıyor muyuz sorusu bir tarafa çok büyük marka şehirler var. Örneğin Paris’in dünya üstünde ziyaretçi çekme oranı olağan üstü seviyelerde, Londra aynı şekilde, New York aynı şekilde logoları dünya üstünde her yerde ilk gördüğünde hatırlanıyor. Ve bu logolar ile ilgili binlerce ürün, edevat, mimari çalışma, doküman hazırlanmış durumda bunlar ne işe yarıyor? Bunlar markaların, pazarların, insanların, kişilerin, kurumların, ülkelerin gücünü arttırıyor. Orada yaşamayla ilgili daha büyük bir duygu, bir aidiyet hissi oluşturuyor. Biz marka şehir olma ile ilgili süreçleri genellikle şehrimizdeki doğal yapı, kültürel yapı ya da bilgi becerisi ile ilgili bir şeyler yapıyoruz. Bu çok önemli bir süreç ele alınması gerekiyor” ifadelerini kullandı. İHA
Yorumlar kapalı.