*Onlar kolun kırıldığı, bacağın burkulduğu anda ilk akla gelen, dereotunun hangi dertlere derman olduğunu, çörekotunun günün hangi vakti hangi otla birlikte yenmesi gerektiğini bilen, kırılan bir kemiğin kaç günde kaynayacağını ve mahalleye gelen yeni gelinin büyü yüzünden mi yoksa kaynana yüzünden mi üzgün olduğunu bir bakışta anlayan kimselerdir. Onlar semtimizin gönüllü doktorları, tecrübeli aktarları ve çoğu zamanda alaylı psikologları, şifacı teyzelerdir.
*Hanife’nin küçük oğlan gece yataktan mı düşmüş? Şifacı teyze iki dakikada olay yerinde… Gara Memed’in oğlan eşiyle geçinemiyor, her akşam evdeki eşyalar pencerelerden mi uçuşuyormuş? Şifacı teyzemiz huzursuz evi ziyaret eder, iki tarafı da dinler, olayı tatlıya bağlar. Nasıl bağlar demeyin, bağlar… Gülten’in büyük kızı uyandığında yüzünde madeni para büyüklüğünde sivilce mi çıkmış? Elbette ki şifacı teyzede buna göre bir merhem vardır.
*Eminim birçoğunuz onları tanıyorsunuz, kimimizin komşusu, kimimizin akrabası, kimimizin korktuğu ama mutlaka hepimizin bir şekilde işimizin düştüğü şifacı teyzelerdir. Bu ünvanı nereden, nasıl alırlar hiç kimse bilmez ama bir mahalle, bir köy asla onlarsız olmaz. Sanki mahalle kurulmadan önce devlet tarafından hiç kimseye belli etmeden oraya yerleştirilmiş, insanlığa hizmet etmesi için görevlendirilmiş kimselerdir.
*Bugün büyük şehirlerde pek rastlamasak da, Anadolu’da birçok mahallede hâlâ birer ikişer tane bulunur. Kiminin derdini dinler, kiminin yarasını sarar, kimine yiyecek gönderir, kimine borç verir, hatta mahalledeki birçok kişinin komşu annesidir. Ne ettiği yardımlar için bir karşılık ister ne de kimseyi geri çevirir. Eskiden beri böyle alışmış, bildiği ne varsa öğretir, kimin derdi varsa yardımcı olur.
*Fakat dediğim gibi, şifacı teyzelerin sayısı günden güne azalmakta. Özellikle büyük şehirlerde, insanların komşularından habersiz yaşadığı semtlerde, mahalle ruhunu yaşatacak, herkesin buluşabileceği bir ortak nokta olacak, toplum huzuru için çalışacak böyle insanlara ihtiyaç var, öyle değil mi?
*Eğer siz de benim gibi düşünüyorsanız, şöyle bir fikrim var: Belediyelerimiz takı tasarım, ahşap oymacılığı, bağlama çalma kursu falan veriyor ya… Bu kursların yanına bir de “şifacı teyze” kursları açılsa, birkaç aylık eğitimden geçen insanlar çeşitli mahallelere atansa, oradaki hastalık, huzursuzluk, suç oranı azalmaz mı? İnsanlar dertlerini anlatacakları, yaralarını saracak birine kavuşmuş olmazlar mı? Bana kalırsa olur, çok da güzel olur. Demedi demeyin. Hoşça kalın, dostça kalın.
Yorumlar kapalı.