Tüm iğrençliğine rağmen televizyon ekranlarından tüm ayrıntıları yayınlanmasaydı, içimde “bu kadarı da olmaz, acaba biraz da abartılıyor olmasın!” kuşkusu belki kendine yer bulabilirdi. Ama kameraların önünde kudurmuşçasına saldıran bir yaratığın, hezeyanları karşısında içimden geçenleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yavruvatan deyip yüreğimizin en hassas yerinde korunmasına özen gösterdiğimiz KKTC’nde, Başbakan İrsen Küçük’ün “gerekli güvenlik önlemlerini alıyoruz” teminatına rağmen Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası (KTOEÖS), pervasızca, kudurmuş EOKA militanlarına rahmet okuyan bir saldırganlıkla yasalara uygun din eğitimi veren kurumları polisin gözü önünde basmaya devam ediyor.
Tv ekranlarından hepimiz gördük; bastıkları Kur’an Kursu kapılarını insan gibi elleriyle açmak yerine, hayvan gibi tekmeleyerek açmayı yeğliyorlar. Geçtiğimiz hafta Değirmen köyündeki kursu, bu hafta da Gönendere’de Kur’an eğitiminin verildiği Şehit Zeka Çorba Ortaokulu’nu polise rağmen basan KTOEÖS üyesi öğretmenler, dersliklerin kapılarını tekmelemekle yetinmeyip eğitim gören çocukların zorla fotoğraflarını da çekiyorlar.
Yaz tatilinin başlamasıyla çocuklarının dini eğitim almasını isteyen velilerin talebi üzerine KKTC Milli Eğitim Bakanlığı ve KKTC Din İşleri Dairesi, yaz Kur’an kurslarının okullarda verilmesini kararlaştırmıştı. Ancak KTOEÖS üyeleri, kursları basarak eğitime engel olmaya çalışıyor. İzlemişsinizdir;
Hasan Kurumanastırlı adlı veli, “Hangi eğitimci sınıfa tekme atarak girebilir ki?” diye soruyor ve “Bunların yaptıklarını Rumlar bile yapmaz. Bakanlığın izninde olan kursları basıyorlar. Bu durum, kime ve neye hizmet ettiklerini, finansmanlarının kim olduklarını zaten açıklıyor” derken halsız mı acaba?
Buraya kadar yazdıklarım Yavruvatan Kıbrıs madalyonunun bir yüzü..
Bu madalyonun bir başka yüzüne daha baktıktan sonra, yazımının başlığını yeniden düşünmenizi isteyeceğim.
Önce ansiklopedik resmi bilgiler verelim: KKTC’de asgari ücret 1.237 lira Türkiye’de (Temmuz artışıyla) 599 lira. KKTC’de haftalık çalışma süresi kış aylarında 40 saat, yaz aylarında ise 35 saat. Onun üstünde fazla mesai ödeniyor. hem de hafta içi ücretin 1.5 katı, hafta sonunda ise 2 katı. Günlük mesai saat 15’te bitiyor!
2010 bütçesinde 500 milyon TL açık öngörülen KKTC Hükümeti bu açığı 200 milyon liraya indirmek için kemer sıkma önlemleri alınca, kıyameti koparan KKTC’nin nüfusu 265 bin kişi. Nüfusun 37 bini emekli. Yani “çağ nüfusu” hesabıyla her 5 kişiden biri emekli. Asgari ücret 1.237 lira (Türkiye’de 599 TL) ama ortalama aylık 2 bin liranın üstünde. Ha bu arada herkese ikramiye adı altında bir de 13’üncü maaş ödeniyor. KKTC’de kamudan emekli olanların önemli bölümü 2-3 bin lira arasında maaş alıyor.
Bu düzen Türkiye’nin mali desteğiyle hep böyle süregeldi ve halen de sürgit devam ediyor.
KKTC hükümetlerinin her dönem kim bilir kaçıncı kez Türkiye’den “Ek yardım” istemelerine alıştık ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri bu yüzsüz talepleri hep olabildiğince karşılamaya çalıştılar.. üstelik hiç denetleme talebinde bulunmadan. Ama yetti artık..
Şimdi ağzından köpükler saçarak mukaddesatıma Rum ağzıyla küfreden ne idiğü belirsizlerin maaşı için, yoksul Türk insanının vergilerinden toplanan paralarla o tip yaratıkların beslenmesini vicdanım kabul etmiyor. Benim asgari ücretimden, alın terimden alınan vergilerin, çocuğumun yediği bir simitten bile alınan tüm dolaylı vergilerin oluşturduğu T.C. kasasından bugüne kadar yapılan hovardaca fon transferlerinin son bulması için artık her Türk insanının ciddi ciddi düşünmesi zamanı geldi. KKTC bağımsız bir ülkeyse, benim kesemden değil; kendi alın terinden elde ettikleriyle hayatını sürdürsün. Yok eğer, Anavatanın bir parçası ise; o takdirde de T.C. vatandaşlarının tabi olduğu mali statü orada da aynen uygulansın. Mevcut şartlarda oraya transfer edilen “kör kuruş”umu helal etmiyorum. Benim “kör kuruş”umu rızam dışında onlara transfer edenlere de hakkımı helal etmiyorum.
Yorumlar kapalı.