Biliyorum, belki biraz yakışıksız bir benzetme ama, sergilen kara mizah şaheseri şovu daha iyi ifade edecek bir benzetme bulamadım. Geçmişteki kendince ulaşılması güç performansı, seri başına yarışması/oynaması, artık geride kalan 20.yüzyılın tekniği ve performansı ile o günün koşullarında daha iyisi yapılanana kadar baş tacı edilmiş olması, bu ata yadigarı külüstürün 21.yüzyılda yarışabileceğini düşünmek, belki vefa ister ama doğrusu hayatın gerçeği ile bağdaşmadığı için insanın içini acıtıyor. O eski ihtişamın böyle ayaklar altına serilmesine, mizah konusu yapılıp aşağılanmasına insanın gönlü razı gelmiyor.
Geride bıraktığımız hafta sonuna damgasını vuran, Sayın Necmeddin Erbakan’ın Genel Başkan Seçildiği Saadet Partisini kongresi ile ortaya çıkan tablo en masum tasviri ile bu. Erbakan’ın özel donanımlı, teknik destekli bir asansörlü koltukla çıktığı platformdan, Genel Başkan olarak yine çağdaş teknoloji yardımı ile aile bireylerini etrafına toparladığı bir yapılanmayla noktalanan Kongre, sanırım uzun yıllar siyaset malzemesi olacak, mizah dergilerinin de değişmez göndermelerine kaynaklık edecek zengin bir literatüre kaynaklık edecektir.
Kendisine gönül vermişlere bakarsanız tüm bunlar Rıza-i İlahi için yapılan şeylermiş. Eğer gerçekten Rıza-i İlahi için bir inanmışlığın çabası ise Allah yolunu da bahtını da açık etsin diyeceğim. Ancak yaşananlara ve kayıtlara düşülen gerçeklere bakıldığında; Rıza-i Nefs’in, Rıza-i İlahi’nin önüne geçtiği gerçeği bütün çıplaklığı ile gözümüzün önüne seriliyor.
Saadet Partisi eski Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a en -açık örneği ile- İftar yemeğindeki saldırı ile doruklara çıkan kumpasın kim tarafından ve kimler için kurulduğu, geçen hafta sonu yapılan kongrenin sonucunda ortaya çıkan tabloda artık inkarı mümkün olmayacak bir çirkin komploculuğu sergiliyor. Temmuz ayında yapılan Saadet Partisi Olağanüstü Kongresi’nde Necmettin Erbakan ile eski Genel Başkan Numan Kurtulmuş arasında krize neden olan ve Erbakan’ın yakın çevresi olarak adlandırılan kızı, oğlu, dünürü, özel kalemi ve pek çok Milli Görüşçü Saadet Partisi Genel İdare Kurulu (GİK) listesine girdi. Demek ki amaç, Erbakan hocanın genel başkan olması ile onun GİK listesinde öne çıkan isimler arasında olan oğlu Fatih Erbakan, kızı Elif Erbakan Altınöz, dünürü Orhan Altınöz, özel kalemi Mehmet Karaman, Recai Kutan, Ahmet Tekdal, Ayşegül Tekdal, Fehim Adak, Fethullah Erbaş, İlyas Tongüç, Mustafa Kamalak, Oğuzhan Asiltürk, Oya Akgönenç, Taner Karamollaoğlu ve Yasin Hatipoğlu gibi isimlerin önünü açmakmış. Bir nevi aile bireylerinin ve yakınlarının ortağı bulunan limited şirket gibi. Aile şirketine yada ailenin bu kırk yıllık artık külüstür sınıfına konmayı hak eden hurda arabasına doluşturdukları eski yol arkadaşlarının evlad-ü iyali, bütün ahfadıyla hep bir arada. Sanırım buradan mizah dergilerine çok malzeme çıkar dememi şimdi daha net anlatabildim.. fıkra gibi geliyor insana ama, bu gerçek.
Kırk yılı aşkın bir direncin, siyasi kariyerin tüm müktesebatını doldurduğu Külüstür Aile Arabasının 84’lük Ralli Pilotu, hayatının –Allah uzun ömürler versin- son dönemecinde bu kez duvara tosladı. O tüm müktesebatı pisti kullanacakların ayakları altına serdi.
Uzun soluklu yüksek performansın, azmin ve direncin acımasızca harcandığı siyaset pistinde;, artık bu külüstür arabayla yarış kazanılmayacağını, bu pistte ölümüne mücadelede eden yarışçılar listesine girme çabasının olsa olsa ancak “yarış” için değil, “intihar” pilotluğu ile açıklanabileceğini tüm Saadet Partili insanlarımızın görmesi lazım. İnanca dayalı bir söylemin bundan böyle “dindar” değil, “kindar” medyanın günlük oyuncağı olmasına gönlü razı olmayanların oturup gelinen noktayı sorgulamaları zamanı geldi. Siyaseten “nereden geldik, nereye gidiyoruz” sorusunun bulunacak serinkanlı cevabı, onların da geleceğine damgasını vuracaktır. Sözün bittiği yerde, kendine karşı gelen, siyasi ihtiraslarına alet olmayanları Aforoz edip, “Allah hidayet versin” diye imanına dil uzatanlar; bu söylemlerinin karşılığında kendilerine söylenebilecek “Allah size de hidayet nasip etsin” karşılığını hazmedebilecekler mi göreceğiz.
Yorumlar kapalı.