İnsanlar,fizyoloji olarak surette tek beden benzerliğine sahipler. Ancak fikirde farklı, duyguda farklılar. Mizaç ve karakterde farklı, davranışta da farklıdırlar. Kimliklerden yola çıkarak ticaret insanı, kültür insanı, gönül insanı gibi tanımlamalar yapıyoruz. Üzerimizde taşıdığımız tabiat özelliğinin şekline göre de kategorilere ayrılıyoruz. Evet, her mizaç kendi bakış açısının gereklerini yansıtıyor. Çevremizdeki insanların bu sıfatlaşmış özelliklerini dikkate alarak yaklaşım sergilemezsek, anlaşma fırsatını da kaçırmış olmaz mıyız? Beklentilerimizi bu bağlamda umuda dönüştürmezsek bu defa hayal kırıklıkları yaşıyoruz. Çevremizdeki insanları kendimize benzetmeye çalıştığımızda da iletişimler kopmuyor mu?
Beyninin sağ lob’u daha fazla çalışanlar sol elini aktif kullanırken, sanata yatkınlıkları ve hayal gücünün gelişmişliği ile ön plana çıkarlar. Sol lob ’unu daha aktif olanların ise sağ elini daha iyi kullandıkları, sayısal ve bilimsel beceri yeteneklerinin daha fazla gelişmiş olduğu bilimsel bir veri olarak karşımızda duruyor. Eğer kendi özellikleri içinde bir genel kabulü yakalayamamışsak,çevremizi değiştirmeye zorlamış oluyoruz. O zaman insana saygısızlık olarak algılanan bu müdahaleler kopuşları da beraberinde getiriyor. Ticaret insanı, kendi dünyasının kurallarıyla iktisadi hareket eder. Gönül insanı ise duygularının itmesiyle biçimlendirir ilişkilerini. Aslında kendimiz ve karşımızdaki insanları tanımaya çalışmadan, beklentilerimizi bu çerçevede şekillendirmeden yol almaya kalktığımızda; anlayışsızlık suçlaması ile bozulan dengelere maruz kalıyoruz. Yada suçluyoruz muhataplarımızı. Peki, uç yönlerimizi de görmezden mi geleceğiz? Tabiki hadsizlik yapmadan, sınırları zorlamadan, hak gasplarına girmeden usulü ve edebince hareket edebiliriz. Yolu yordamı ile anlayışla ve konuşarak çözebiliriz iletişim sorunlarımızı…
Öyle ise yol haritası belli! Tanımak, anlamak, anlayış göstermek…Usulü dairesinde konuşarak çözüm aramak. Eleştirirken şahsiyet olgusunu zedelemeden, gönül iklimini kırmadan, fikir dünyasını bulandırmadan gerçekleştireceğiz tüm bunları. Beklentilerimizi arkadaş, dost ve sevdiklerimizi kaybetmeyecek şekilde düzenleyeceğiz. Eğitim ve kültür farklılıklarını göre göre kabul ederek zenginleştireceğiz hayatlarımızı da.Kültür insanı mı dediniz? O kendi zenginliği içinde mutludur zaten. Tabiatının dışına çıkamazki farklılaşsın. Onu değiştirmeye çalışmak, biçimlendirmek demektir. Sanal bellek değil ki, insan bilinci, formatla şekil alsın! Kültür adamlarının tercihleri; kültür faaliyetleri, sosyal ortamlar, sivil toplum ve seçici dostluklardır. Kendine benzeyen, aynı dili konuşan, aynı fikri paylaşmazsa da anlayıp, anlatabildiği kültürlü insanlarla kurulmaz mı sağlıklı iletişimler? Öbür türlüsü ne kadarda zorlayıcı ve yorucudur oysa. Zira herkes kabının insanıdır. Kendi dünyası kadar, o dünyasının içine alabildikleri ve sığdırdıkları kadardır.Başka dünyaları tanıyıp, anlayabilmesi de bu zenginliği ile doğrudan orantılıdır.
Öyle ise;eğer bir tercih imkânınız varsa kendi kültürünüzün benzeri ile parçalarınızı tamamlayın. Aynı frekanstan gelen dalgaların kesişme noktasında yakalayın mutluluğu.Herşeyin gönlünüzce olabildiği, anlayıp dinleyip, anlaşıp hissederek kurduğunuz dostluk ve iletişimlerin huzur dolu ikliminde yol alabilmeniz dileğiyle. Tüm mutluluklar sizden yana olsun. Baki selamlar…
Yorumlar kapalı.