Bugün size yokluklarla gelen bir başarı öyküsünü aktaracağız.
1962’de Taşköprü ilçemizden Ankara’ya göç eden Biçer ailesinin en küçük ferdi olan Recep Biçer’in hayat hikayesi bu.
Recep Biçer, babası ile Ankara’nın o dar sokaklarından önce sepetle çorap, çamaşır satmaya başlar. Daha sonra babasının yanında limon satan Biçer, Ankara’da eğitim hayatına başlar ve imrendiren bir başarı öyküsüne imza atar. Bu isim Milli Piyango İdaresi Genel Müdürü Recep Biçer’den başkası değildir…
– Annesinin tabiri ile “Ankara’ya bir kuru canla gelmiş” diyen Recep Biçer, “Hakikaten ailem birkaç kap kaçak ve yatak gibi ufak tefek şeylerle Ankara’ya göç ediyor. Ankara’da bir süre amcamlarda kalıyorlar ve daha sonra bir ev kiralıyorlar. Ondan sonra babam mahallelerde sepetle çorap çamaşır satmaya başlıyor. Sonra işler biraz daha büyüyünce pazarda tezgah açıyor. Babam tezgahını satmadan önce ben 6 yaşlarımdayken pazarda çalıştığımı hatırlıyorum. Babam tezgahta çalışırdı, bir kasa limonu da benim önüme verirdi ben de tezgahın önünde limon satardım” diye konuştu.
– Küçükken Taşköprü’de ki köylerine sık sık geldiklerini belirten Genel Müdür Biçer, unutamadığı anılarını şöyle sıraladı; “Çok iyi hatırlarım kağnı arabamız vardı. Köye geldiğimizde binerdik. Şimdi imkânlar gelişti elektriğin olmadığı dönemleri hatırlıyorum köyde. Gaz lambalarıyla oturduğumuz günleri. Tabi şehir hayatının size sunduğu imkânların bir kısmını bulamıyorsunuz köyde. Ama ona rağmen baba toprağı olmasının bir özelliği olduğundan geliyorduk. Bir de şehirde göremediğiniz güzellikler var burada. Ağacı var, doğası var, suyu var, yiyecekler daha doğal daha huzurlu bir ortam…”
Yaşar Kuru / Sözcü
Yorumlar kapalı.