*Kültürümüzdeki süzülmüş bir anlayışın ifadesi olan, “Ev alma komşu al” özdeyişi, komşuluk ilişkilerinin her iki yönü açısından da son derece isabetli bir tespiti dile getirmektedir. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır”, “Komşuda pişer bize de düşer” gibi özdeyişler ve benzeri deyimler de komşuluk ilişkilerinin anlamını ve boyutlarını göstermek bakımından önemlidir.
*Dini ve milli hasletlerimizden kaynaklanan komşuluk münasebetlerimiz devam etmekle beraber; modernleşme ve şehirleşme süreciyle birlikte büyük ölçüde zayıfladığı da bir gerçektir. Hızlı kentleşmenin ve değişen iş hayatının bir sonucu olarak, komşuluk ilişkilerinin olumsuz yönde etkilendiğini artık herkes görmekte ve yaşamaktadır. Aynı apartmanda yaşadıkları halde yardımlaşma ve dayanışma bir yana, birbirlerini tanımayan ve birbirleri ile selamlaşmayan insanların sayısı hiç de az değildir. Birbirimizle ilişkilerimizin zayıflayıp kaybolma noktasına geldiği çağımızda, kalabalıklar içinde gün geçtikçe yalnızlaşıyoruz. Ebeveynin evladından, komşuların komşulardan kaçtıkça kaçmaya çalıştığını üzüntüyle müşahede ediyoruz. Oysa “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyurmamış mıydı Yüce Nebi (sav)?
*Evet, eskiden komşu açken tok yatılmazdı… Evlerden evlere yemekler taşınır, ikram edilirdi. Eskiden komşu, yandaki dairede oturan değil, aileden biri sayılırdı. Hep demez miyiz, “Nerde o eski komşular, komşuluklar?” diye… Büyüklerimiz eski komşularını yad ederler. Peki, neden bu hale geldik, neden bitti komşuluk? Bunun nedeni çok açık, besbelli… Çünkü komşuluk, eskiden inancımızın kazandırdığı bir kültürdü. Oysa şimdilerde bu inancı da kültürü de yitirmeye başladık. Batı kültürünü ithal ettik hayatımıza. Batı kültürü ile birlikte o güzel hasletlerimizi de elimizden kaçırdık.
*Gelin, hayatımıza anlam, ömrümüze bereket katan; tatlı dil ve güler yüzü, sevgi, dostluk ve paylaşmayı bu bayramda komşularımızla doyasıya yaşayalım. Önce içten bir “komşu selamı” ile başlayalım. Birbirimizle karşılaştığımızda selam verip vermemekte tereddüt etmeyelim. Ziyaretine gidelim komşumuzun. Zekatlarımızla, fıtır sadakalarımızla, infaklarımızla güç durumda olan, ihtiyacı olan komşularımıza yardımcı olalım. Gelin bu Kurban Bayramında kurban paylarımızın dağıtımına önce komşularımızdan başlayalım.
*Bakın Efendimiz (s.a.v) ne buyuruyor güzide sahabesi Ebu Zerr (r.an)e: “Ey Ebu Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!” Belki içimizdeki o komşuluk ateşini yakmak için olsa gerek ama ne olursa olsun “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Tosya’mızda sıkça kullandığımız bir deyim vardır; hepimiz biliriz: “Altın eşikli gün gelir ağaç eşikliye muhtaç olur.” Kim bilir, maazallah zenginken fakir, veren el iken alan al, varlıklı iken yoksul olabileceğimizi aklımızdan çıkarmayalım olur mu?
*Bu vesile ile yarın idrak edeceğimiz Kurban Bayramının İslam Alemine ve Müslüman Türk Milletine hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz eder, saygılar sunarım. Hayırlı Bayramlar.Hoşça, dostça kalın…
Yorumlar kapalı.