Komşuluk Haftası

Bilge kral Aliya İzzet Begoviç; “Şehirler büyüdükçe gökyüzü küçülür, şımarık şehrin zenginliği dini hayatı unutturur. Şehirler büyüdükçe tanrı unutulur.” diyor. Ne kadar doğru ve bilge bir öngörü. Kalabalıklaştıkça şehirler, yalnızlaştı insanlar. Bireysellik esas oldu dünya küreselleştikçe. Bunların bir neticesi olarak da dört duvar arasına saklandı insanlar. Ne kavgalar ayrılır ne de aileler yatıştırılır oldu. Her türlü olay ve hadise camlardan seyirlik tiyatro hüviyetine büründü. Bayramlaşmalar yerini tatil köylerine kaçışa bıraktı. Dostluklar rafa kaldırıldı. Değişik nedenler için bir araya gelinir oldu. İnsanları bir araya getiren payda ne vefaları ne de dostlukları değil o an ki anlık menfaatleri oldu. Komşular birbirlerinin hiçbir şeyine muhtaç değil artık. Hastalanırsan da yalnızsın, ölürsen de. Ona göre..!

Komşunuz rahatsız oluyor mu, kul hakkı diye bir hassasiyet var mı kimin umurunda. Yüksek sesle konuşanları mı ararsınız, televizyon ve müzik sesini yükseltenleri mi, arabanın müziğini son sese vermeyi mi ararsınız. Gecenin en olmaz saatinde matkap çalıştıranları mı bulursunuz. Korna ve çekiç sesleriyle uykunuzdan fırladığınıza mı yanarsınız? Ne anlatılmaz ve anlaşılmaz örnekler sıralayabilirsiniz. Ancak bunlar kimin umurunda. Kapı çalındığında çorapsız bir şekilde misafirlerimizin karşısına çıktığımızda babamın bize kızdığını bilirim. Oysa köy yeriydi orası. Evet en ince konuları dahi ayıp bildiğimiz o güzel öğretilerimiz şimdi nerede? Rahatsız etmekten, kötü olanı teşhir etmekten, müdahale edildiğinde kavga etmekten çekinmeyen bir aymazlık ve kötü ahlak haliyle baş başayız. Utanmazlığın kol gezdiği, rahatsız ederek rahatlayanların kök saldığı sosyo-patolojik durumlarla karşı karşıyayız artık.

Ferdiyetçilik komşulukları öldürüyor mu yoksa güçlendiriyor mu? Gönül katilleri ve duygu cellâtları, bizlere Avrupailik fikrini benimsettikleri günden bu yana yeni düzenlere ayak uydurmadık mı?  Kökleşmiş insani değerlerimiz kurutularak biz bizden çalınıyoruz! Dirisi bir önem ifade etmez olan komşularımızın ölüsünü de zaten önemsemez olduk. Bir gün biz de aynı durumla yüzleştiğimizde yalnızlık çilesiyle yutkunup öylece kalmayacak mıyız?

Dünyanın günümüzde küçük bir ev halini aldığı realitedir. Dolayısı ile komşuluk sınırları da alabildiğine genişlemiştir. Siyasal mülahazalardan ayrı kalarak konuyu değerlendirdiğimizde; din ve milliyet birliği içinde olduğumuz komşularımız var. İnsanlık ortak paydasında buluştuğumuz çevre ülkelerle de komşuluk yapmaktayız. Onlarla iyi ilişkiler kurarak zor günlerinde yardımda bulunduğumuzda bir vakıadır. Biz vecibelerini yerine getiren, insana yakışan bir millet olduk her daim. Komşuluğu, sadece kapı komşumuzdan ibaret görmedik. Bize vefasızlık edenlere dahi vicdanımızı hiçbir zaman kaybetmedik. Tarih tekerrür etmeye devam etse de…

Bütün ilahi sistemler komşuluk hakkının zaruretinden beşerî sistemler de komşuluk hukukundan bahseder. Öyle ise toplum olarak bir arada olmanın ve sosyalliğin gereğini yerine getirmeliyiz. Dinimizin komşuyu nerede ise akraba seviyesinde eşit tuttuğu bir mükelleflik içinde olduğumuzu unutmadan hareket etmeliyiz. Ne mutlu duyarlılık içinde olan ve hassas kalabilmiş kutlu yüreklere…

Komşuluk Haftası

Yorumlar kapalı.

Giriş Yap

Açıksöz Gazetesi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!