Sabah mahmurluğu kuşluk vaktine sarkanlara “günaydın!” deme adına, “Nefret ve kin söylemini benimsemiyorum; gönlüme, ruhuma, mantığıma ağır geliyor ama, ‘ne işi var bu soysuz omurgasız adamın Türkiye’de?’ demekten de kendimi alamıyorum” cümleleriyle haftalar öncesinden dikkat çektiğim Boşnak asıllı Sırp yönetmen Emir Kusturica’nın 47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivalinde yarattığı depremi “Emir Kusturica’dan ‘Terbiyesiz Show’..” başlığı ile dün yeniden bu köşeye taşıyınca, gündemime aldığım “Kirli değil, kirletilmiş bilgi yayıncılığı” konusu bugüne sarktı.
Emir Kusturica’nın sanatçı/yönetmen kimliğine sığınarak, insanlık dışı söylemini sanat adına kutsayanların, bundan bile siyaset üretmeye kalkanların pespayeliği bir tarafa; yüzüne gözüne bulaştırdıkları organizasyonun düştüğü rezil durumu aklama adına içinde bulundukları medya dünyasının gücünü kullanmayı marifet sayan zihniyeti de görmek için bu ilave nota ihtiyaç doğdu.
47. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin organizasyonunu Antalya Belediye’sine bağlı AKSAV yapıyor. AKSAV’ın tanıtım ve halkla ilişkiler işlerini ise, Kanal D’nin, CNN Türk’ün ve Posta gazetesinin güçlü ismi Mehmet Ali Birand ve oğlunun şirketi Bir İletişim yapıyor. Şimdi yönetemedikleri bu krizden, bu skandaldan, Antalya Belediyesini aklamak için siyasi iktidarı hangi argümanlarla itham edeceklerinin telaşını görüyoruz. Kusturica’nın aşağılık insanlık suçlarına hoşgörü ile bakması bile, olaylara entellektüel bir zeminden yaptığı çıkışlar olarak, ucuz ve adice gevelemelerle aklanmaya çalışılıyor.
Aptal, faşist ve vicdansız Emir Kusturica’nın sanatçı kimliğini öne çıkarıp Bosna’da yaşanan sistemli tecavüzü ‘abartı’ olarak değerlendirmesini hoş görmemiz beklenmemelidir. Onun bu kirli düşüncelerini bile bile, dünyadaki yüzlerce sinemacı arasından, kendi ırkını, dinini kötüleyen, Müslüman kadınlara uygulanan sistemli tecavüzü ‘abartı’ diye niteleyen bir sapığın davet edenlere, sanatın ve pazarlamanın en yüce değer olmadığı, vicdan söz konusu olduğu zaman aptal, faşist ve vicdansızları alkışlamanın aynı düşünce ve duruşa iştirak olduğunu birilerinin hatırlatması lazım. Kimse de bizden bu aşağılık duruşu alkışlamamızı, iyi sanatçı diye baş tacı etmemizi beklememelidir. Sanatın değeri, onun en yüce değer olduğu anlamına gelmez.
Tam da dün yazmak istediğim konu, bu bakış açısıyla da örtüşen bilgi kirliliği konusu idi ki, bilgi ve bilgi kaynaklarında en çok önemsediğim taraf, bilgi kirliliğinden önce “kirletilmiş bilgi” olgusuna dikkat etmek. Bunun en güncel örneğini, bir tarafında yine aynı medya grubunun tetikçi gazetesi Vatan’ın bir yazarı ile Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adı üzerinden sergilenen kirletilmiş bir bilgi örneğinde gördük.
Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu, 10.10.2010 tarihli köşesinde, Ahmet Ertaç adlı bir vatandaşın “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül için kapatılan yolda, annesinin hayatını kaybettiği”ni anlattığı e-postayı sorgusuz sualsiz yayınladı. Hem de, “Cumhurbaşkanı için kapatılan yolda annesini kaybeden adam! Yıllardır cumhurbaşkanı, başbakan gibi devlet adamları geçecek diye kesilen yollarda, saatlerce trafikte bekleşen insanların ruh hallerini yansıtmaya çalıştım… Dün öyle bir e-posta aldım ki; salya sümük ağladım… Konuyu hiç uzatmıyorum ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın bilgilerine sunuyorum” diye işin içine yeterli dozda sömürü sosu katarak aktardı köşesinden.
Sergilenen kirletilmiş bilgi, aynı gün Sayın Cumhurbaşkanı tarafından anında yalanlandı; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, twitter’da bir açıklama yaptı. Olaydan büyük üzüntü duyduğunu belirten Cumhurbaşkanı, belirtilen saatlerde Tarabya’daki ofisinde olduğunu duyurdu.
Yani ölümüne sebebiyet verdiği ileri sürülen konvoy, Cumhurbaşkanı Gül’ün konvoyu değildi. Konuya ilişkin ikinci bir yalanlama, İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürü Murat Şengül’den geldi; Ahmet Ertaç’ın mektubunda belirttiği saatlerde, yani geçen Cuma günü saat 18.00 sıralarında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konvoyu olamadığını belirterek, şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanımız öğle saatlerinde Dolmabahçe’de namaz kılmaya gitmişti ve onun dışında bir intikali söz konusu değildi.”
Şimdi bir de bu kirletilmiş bilgiden çıkan sonuca bakalım; İşin gerçeği ortaya çıktığında Vatan gazetesi konuyu manşetine taşırken, kendine ve yazarına hiç toz kondurmadı. Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün yalanlamasını manşetten “Yazarımız Mustafa Mutlu ‘Gül için kapatılan yolda annesini kaybeden’ Ahmet Ertaç’ın e-postasını yazdı. Gül, dün ‘Çok üzüldüm ama o saatte yolda değildim’ açıklaması yaptı” şeklinde duyurdu. Eh ne diyelim, bu kadar yüzsüzlüğe, bu kadar pişkinliğe “pes” mi denir, “yuh” mu denir takdir siz okurlarımın.
Yorumlar kapalı.