Öyle hadiseler yaşarız ki, hayatın tüm şeffaflığı ile kendi gerçeğini yüzümüze çarptığı mahiyette. İnsan ilişkileri, değişen dünya şartları ve hayat sınavının acı sürprizleri. Ve hayata bakış algımızı topyekûn değiştiren yaşanmışlıklar. Yudum yudum içtiğiniz bir zehrin, aynı zamanda panzehire dönüştüğü yaşam biçimleri. Öyle yaşanmışlıklar vardır ki, sizi her defasında hayata yeniden doğduran. Öyleleri de vardır ki, hayatın geri kalan kısmını yaşasanız da olur yaşamasanız da dedirtecek kadar! Yaşamayı önemsizleştiren, isteksizliğin baştacı edildiği zamanlardır böylesi yaşam dilimleri…
Ne dersiniz; inişli çıkışlı bir çaneğrisini andırmıyor mu hayat denilen içinden geçtiğimiz tünel?O halde; duygularıyla insan, aklıyla insan ve ruhuyla insanız demek ki! Her bir cevherimizden gelen esinti dalgası, bizi farklı iklimlere sürüklüyor. Bu dalgalı haliminizin ana etken maddesi; hiç şüphe yok ki, iç dünyamızda gizli olan donanımlarımızdan gelen tesirler nedeniyledir. Zaman,mekân, şart ve olaylar karşısında değişim kaçınılmaz olsa da; bu geçişi sağlarken omurgamızı kırmamak, boynumuzu bükmemek ve duruşumuzdan taviz vermemek, ilkeli olmanıngerekliliklerinden değil midir?
Evet, bir düzlem üzerinde yol alırken, hayatımızın dümdüzbir çizgiden ibaret olmadığının da farkındayız. Ancak, iç dünyamıza ait dalgalanmaları yaşarkenkesişme noktalarında kırılma yaşamamak,bizim kişiliğimiz hakkındaki en bariz ipucudur. İkbale yürürken; bir küçük olay, basit görülen bir söz, cazip bir teklif ya da bir görmezden geliş bütün gidişatımızı altüst edebilir. Hassas mekânlar, makamlar veya zamanlar, zannımca en çok dikkat edilmesi gereken yerler ve süreçlerdir. Önemsemediğimiz, hiçe saydığımız, değersiz bulduğumuz yada tam zıddı bir dikkatle üzerine gittiğimiz kişi veya konular, bize büyük hatalar yaptırabilir. Kırılma noktalarındaki insan davranışları, ibret almak açısından doğrusu izlenmeye değerdir. Kimi zaman öylesine bir normallik içinde karşılarız olup biteni. Önemsiz bulur, derin bir sessizliğe gömülürüz. Ya da gereğinden fazla abartır, kontrolsüz tepkiler veririz. Kimi zaman da farklı bir duruş biçimi sergiler, farketmeyiz bile çevremizde olup biteni. Özensiz, dikkatsiz ve kıymetsiz bulur, önceliklerimiz arasına almayız. Ya da ciddi bir farkedişle algılar, en küçük ayrıntıları dahi atlamaz, dedektifçe bir yakalayış içinde fotoğraflar çeker dururuz…
Başka zamanlarda üzerinde durulmayacak kadar basit olmasına rağmen, bu kişi, yer veya olaylar, zaman ve zemin, kalbin rikkati ve duygunun titrekliği karışışında; beklenmedik tepkiler, istenmedik sonuçlar doğmasına da sebep olabilirler. İnsan,muhataplarının psikolojisini iyi algılamalıdır. Hassas zamanlar, ayrı bir dikkat ve özene tabi tutulmayı gerektirir. Zira öyle bir etkigücü vardır ki,bu etkinintepkiyle kardeş olduğu zamanlarda meydana getireceği olumsuztesir, sizi de içine alır ve olanca ağırlığı ile hissedersiniz işin zorluğunu. Çünkü kaçınılmaz sonuçlar doğurur, adeta şoklanırsınız! Daha önceden de gidilmiş bir yol almasına rağmen,bu defa işin ucu size dokunmuşsa farklıyansımaları olacağı kesindir. Bu yüzden olmalı ki büyüklerimiz; “gönlün yazı ve kışı” ayrımını yapmışlardır. Şayet hesabınızı iyi yapmamış vean’ınatmosferini yakalayamamışsanız, tepkisel sürprizlere de hazırlıklı olmalısınız. Nitekim geçen zaman ve kötü tesadüfler, size bu gerçeği öyle ya da böyle hatırlatacaktır!
Ya da tam tersi de olabilir. An dediğimiz en küçük zaman, size basit ve küçük bir güzellik karşısında büyük armağanlarda verebilir. Öyle ya! Hep alıp götürecek değil ya hiç durmaksızın. Bazende bir bakmışsınız; alıp getiriverir size, hem de hiç beklemediğiniz bir zaman ve zeminde, o muhteşem sürpriz güzelliklerini…
Yorumlar kapalı.