Adamın biri Üstada -Kırılan kalp yine sever mi? Diye sormuş. -Evet demiş Üstad. Adam -Pek iyi Üstadım. Siz hiç kırık bardaktan su içtiniz mi? Üstad cevap vermiş : – Pekiyi sen bardak kırıldı diye su içmekten vaz geçtin mi?
“Pireye kızıp, yorgan yakılmaz” imiş. Ne yani bir iki kere kalbimizi kırdılar, kalbimiz kırıldı diye sevmeyelim mi? Sevelim; hem de delicesine yeniden sevelim ki kalbimizi kıran/kıranlar düşünsün! Ve hayat devam ediyor her şeye rağmen. Bardak kırık diye su içmeyelim mi? Susuzluktan çatlayıp, ölelim mi? İçeceğiz; hem de kana kana içeceğiz; hem de içmeliyiz.
Hayat imtihanlarla dolu. Bazen insan tökezler, düşer, kalkar; yine düşer, yine kalkar. Önemli olan neden düştüğümüzün farkına vara bilmek. İşte bunu fark ettiğimiz zaman yolumuz üstündeki ayağımıza dolaşan “çakıl taşları”nı fark edeceğiz. Bu bizim yürümemize engel olan, ileriye gitmemize Tosya tabiri ile bize keseltek olan taşları ya yoldan kaldıracağız; gücümüz yetmiyorsa da yolumuzu değiştireceğiz.
İyi de her gün yürüdüğümüz, ömrümüzü geçirdiğimiz yolu nasıl değiştireceğiz, elalem bize ne der değil mi? İşte tam da zurnanın zırt dediği yer burası. El alemde lazım ama öncelikle bize biz lazımız. Size faydanız yoksa kimseye faydanız olmaz. Önce can, sonra canan (sevgili), öyle değil mi?
Bırak sen kırılma, üzülme, boş ver ama iki diş gevşeteceğim diye diş kaptırıp, dişleri yalama yaptırma. Maazallah bi daha diş tutmaz. Benden söylemesi. Hoşça kalın, Dostça kalın
Yorumlar kapalı.