Sadece başı dumanlı dağların derdi değildir kasvet. Dert küpü her omuzun üzerine düşmüş yüktür de aynı zamanda. İnsan, tek bir çizgi üzerinde yürüyen ya da bir şebeke hattının tek başına uzanmış hat teli de değildir. Adeta fiberoptik kablo misalidir. Ya da topak halindeki yumağın dağılmış hali gibi. Bazen de bir dikenli tel topağının dağılmış hali misali.Çözmeyi başarana aşk olsun bu demlerinde. İnsana yine kendisi yardımcı olur insanın. Yine kendisi başarır bu halinden kurtulmayı. Omzundakiyükleri tıpkı bir vinç kullanıcısının kaldırma maharetiyle. Bir örgücünün yumağınipini kopartmadan ve ilmik yapmadan çözme ustalığıyla…
Başı üstündeki bulutları yine kendisi dağıtır insan. Aynen bulutları öteleyen güneş misali. Tel örgü halkasının dikenli telleri arasından yara almadan geçen ve kaçan kamp esiri misali. Evet, inişli çıkışlıdır insan hayatı, fikir, duygu ve düşünceleri. Testere dişini andırır grafik eğrileri kimi zamanlarda. Öyle tek ve düz bir çizgi değildir hiçbir zaman. İndiğinde çıkmasını, zirve yaptığında durmasını bilmeli insan. Kasvetini de dağıtmalı, coşkusunu da bir noktadan sonra frenlemelidir. Zira hayat dengededir! Dengesizliklerse zaten bünyemizin ana sorun kaynakları…
Kasvetin çöktüğü mekânlara gelince; “aurası” negatiftir hep. Etrafını bile rahatsız eden bir hava bırakır indiği yerlere. Kalıcı gerginlikler bırakır sindiği ortamlara. Hızını keser insanın durağanlaştırır gidişatını. Bu hal hiç de tasvip edilen bir durum olmasa gerektir bireysel olduğu kadar çevre açısından da. Ancak “acil” alarmı verilerek hızla yetişecek teknik ekipman desteği kurtarır insanı. Şayet kendi maharetive marifetiyle kurtulamamışsa! Zira kasvet; yutulmayacak bir hava, yenilmeyecek acı nebatat gibidir. Hem de onca latif güzellikte, leziz tatlar dururken…
İşte bu sözünü ettiğimiz durumdan yani kasvet yükünden,insanı kurtaracak olan el veya güç, insanınyine kendi iç dinamiklerinde saklıdır. Şayet insanın iç dünyası yardım etmezse dışarıdan gelecek yardımcı kuvvet pek de işe yaramaz böyle hallerde. O zaman çare mi dediniz? Çare;manevi zenginleşmede yatmaktadır. Maneviyatı güçlü olanlar;bir anda silkinerek karabulutları dağıtabilir, kasvet yüklü bulutları yırtar, engellerini kaldırır ve zincirlerini kırabilirler. Sağlam ve maneviyat temeli üzerine oturmamış yapılarda ise insanın binası sarsıntı yaşar ve çökmeye başlar. Ümitsizlik çukuruna düşenler, takviye kuvvet almak yerine sorunları unutma ya da öteleme yolunu seçer. Kasvet ve dertlenmesine sebep olan konu ile yüzleşmekten kaçarlar. Beklemek soruna çözüm sanırlar. Unutmak içinse; içki,kumar vb. kötü alışkanlıklarda ararlar teselliyi. Daha da silikleştirir bu haller kasvet yüklenmiş dert sahibi insanları…
Böyle bir insana yapılacak hatırlatma, iç dinamiklerini harekete geçirmek, onu kendiyle yüzleştirmek olmalıdır. Manevi zenginliğin takviyesiyle harekete geçecek bir motivasyon, hayatın güzel yüzlerinin kendisi için hala var olduğunu ona gösterebilir. Hayatla dansa tekrar dönebilir. O yüzden başımıza ne hal gelirse gelsin, ruh halimiz ne kadar kasvette olursa olsun, kendimizi besleyeceğimiz manevi kaynaklara dikkat kesilmemiz lazım. Elimizden tutacak düzgün dostlar, teselli olabilecek “gönül güzeli”insanlar ve bizi ayağa kaldıracak maneviyat sağanağı olabilecek iç ve dış destekçilerimiz olmazsa olmazlarımızdandır.
Her daim dertlerinizin üstesinden geleceğiniz bir güç içinde olmanızı, sıkıntısız ve huzurlu bir hayat yaşamanızı diliyorum.
Yorumlar kapalı.