“Karartma Zamanı” bitti. Sırada ne var? Bu tespiti ve bu kuşkuyu düşündüren o kadar çok şey yaşadık ki, yakın zamanda. İnsan ister istemez, zifiri karanlıkta sizi saran “karatma zamanı”nın korku ve endişelerinden el yordamıyla yakaladığınız bir ışık kaynağına yaklaşırken, “karatma zamanı” aktörlerinin aydınlıktan korkan yarasalar gibi kuytu köşelerine çekilip neler düşündüklerini, ne gibi yeni kumpasların peşinde beyin fırtınaları estirdiklerini düşünmeden edemiyor.
Bu noktada “karatma zamanı”na bir not düşmem gerekirse; “Karatma Zamanı”, Türk Dil Kurumundaki ‘karartma” sözcüğünün karşılığı olan ‘Savaş durumunda düşman uçaklarından korunma amacıyla ışıkları örtme veya söndürme biçiminde alınan önlemlerin bütünü’nü hayata uyarladığımızda sahip olunan tüm değerlerin saldırıya maruz kaldığı tarih aralığı olarak algıladığımı not etmem, meramımı doğru ifade etmeme yardımcı olacaktır.
İşte bu tanımlı bağlamdan hareketle, yaşadığımız sürecin gündemine bakıyorum. Yüzde yüz politize olmuş partizan medyasıyla, modern dünyaya gözlerini kapamış devekuşuna rahmet okutan köşe yazarlarıyla, devlet kaynaklarından beslenip palazlanan işadamı kılıklı pazarlıkçı patronlarıyla oluşmuş bir saadet zincirinin halkaları koparılmak istendi bu referandumla.
Alınacak sonuç ne olursa olsun (yazının yazıldığı saat 17 itibariyle henüz belli değil), Türk demokrasisi adına devasa kazanımlar doğuracağından hiç kuşkum yok. Onca olumsuz şartlara rağmen, kamuoyu oluşturma adına saadet zincirinin aktörleri tarafından medyaya malzeme olsun ve karşıt düşüncelere set çeksin diye PR amaçlı kurulmuş derneklerinden tutun da, özel yetiştirilmiş, edep, haya, saygı, terbiye gibi değerlerden nasipsiz; edepsiz TV tartışmacılarıyla, profesyonel provokatörleriyle kafatasçılığı canlı tutmaya çalışan ulusal-sol odaklarıyla, darbe sevdalısı emekli militarizm sevdalılarıyla; siyaset, toplum ve kanaat önderlerini itibarsızlaştırma makineleriyle örülü “Hayırcı Cephe!”nin Türk demokrasi tarihine geçecek “Karartma Zamanı”nı tarihe not düşmezsek, gelecekte bu günleri değerlendirecek olanlara bırakacağımız mirastan bir bölümünü esirgemiş, perdelemiş oluruz. Bir başka ifade ile “Yılgın Türkler-Çılgın Türkler” meydan muharebelerinin arka planını kayıtlara eksik geçirmiş oluruz.
“Karartma Zamanı”na ilişkin derinlikli analizler yapacak olanların sadece teksti(metni) bilmeleri yeterli olmayacağı için doğru ve sağılıklı sonuçlara ulaşabilmeleri adına, zamanın ruhunu algılamalarına yardımcı olacak konteksti(bağlamı) de çok iyi bilmeleri gerekecektir. Yaşanan zamanın doğru tespitine nüfuz edebilmenin ilk şartı derinlemesine detaylı bilgi ise, son şartı da o bilginin yaşandığı süreç veya süreçlerin nasıl bir zaman diliminde hangi bağlamda gerçekleştiğini iyi bilmekle mümkün olacağını hesaba katmak gerekir. Belki bu ilk ve son şarta şunu da eklemlemekte yarar vardır; zamanın ruhunu yansıtan kavramlara, yaşanan süreçte yüklenen anlamlar ve onların toplumsal yansımaları olan algıları da dikkate almak lazım. Sistematik düşünüş, bunu gerektirir.
Haftalarca meydan meydan, salon salon dolup boşalan seçmenin tercihine sunulanları; bırakın gazete, dergi, broşür ve kitaplara sığdırmayı, süreç hakkında yazılanlar ansiklopedi hacmine erişen “Karatma Zamanı”nın gündemi en kısa biçimiyle neleri içeriyordu dediğimizde, en yalın haliyle öne çıkan konular şunlardı demek zor olsa da, ana damarda şunları ifade etmek mümkün:
Darbecilern koruma zırhı kalkacak,/ Siviller Askeri Mahkemede yargılanamayacak,/ YAŞ’ta atılan asker hakkını arayabilecek,/ Darbecilerin sivil mahkemede yargılanması Anayasal teminata kavuşacak,/ Fişleme artık Anayasal bir suç olacak,/ Kadın, çocuk ve engelliye pozitif ayrımcılık yapılacak,/ Partiler kapatılsa bile Milletvekilliği düşmeyecek,/ Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı gelecek,/ HSYK kararları yargı denetimine açılacak,/ Yüksek yargı üyelerini kürsü hakimleri belirleyecek,/ Disiplin cezası alan memur, hakkını mahkemede arayabilecek,/ Mahkeme kararı olmadan yurtdışına çıkış yasağı konulamayacak,/ Memurlar toplu sözleşme hakkına kavuşacak,/ Emekliler de memurlara yapılan zam oranından yararlanacak.
Daha fazla seyahat özgürlüğü’nün önündeki bazı engellerin kaldırılmasından,/ Kadına, yaşlıya, çocuğa, gazi ve gazi yakınları ile Şehitlerin dul ve yetimlerine pozitif ayrımcılık yapılmasından,/ Kısmen demokratik seçimle oluşacak çoğulcu Anayasa Mahkemesi ile HSYK’nın yeniden yapılanmasından,/ Kişisel veri güvenliğinin sağlanmasından,/ Sendikal faaliyetlerin genişletilmesinden,/ Ombudsmanlık eliyle bilgi edinme, devletten hesap sorma ve hak arama yollarının açılmasından,/ HSYK, Askeri Yargı ve YAŞ tahakkümüne son veren sivil yargı yollarının açılmasından niçin korkulur? Bu olsa olsa sanal saldırılar vehmettirilerek “Karartma Zamanı” vurguncularına, soyguncularına, yağmacılarına çanak tutmak, onlara “daha fazla”sı için mühlet tanınmasını istemek değilse nedir?
Yorumlar kapalı.