İbn Abbas r.a. da şöyle buyurmuştur: “Hayâ ve iman yan yanadır. Hayâ çekilip alındığı zaman diğeri de (iman da) onu takip eder.” İbn Ömer r.anhüma anlatıyor: “Rasulullah s.a.v. ‘Sen fazla hayâ sahibi birisin!’ diyerek kendisini ayıplayan birinin yanından geçti. Adam bu sözleriyle hayânın ona zarar verdiğini söylemek istiyordu. Bu sözler üzerine Rasul-i Ekrem s.a.v. şöyle buyurdu: – Bırak onu, şüphesiz hayâ imandandır.” (Buharî; Müslim; Ebu Davud) Yine Efendimiz s.a.v. buyuruyor: “Hayâ hayırdan başka bir şey getirmez.” (Buharî; Müslim)
Hayâ iki türlüdür. İlki Allah vergisidir. Yani kişinin karakterinde hayâ vardır ve bu çalışma ile elde edilmez. Hayânın bu kısmı Allah’ın ihsan ettiği üstün bir ahlâkî meziyettir. Bu meziyet çirkin işleri işlemekten kişiyi alıkoyar, güzel ahlâklı olmaya ve güzel ahlâkın yüceliklerine erişmeye teşvik eder.
Hayânın ikinci türü ise kişinin kendi niyet, gayret ve çabasıyla elde ettiğidir. Bu da Allah’ı tanımak ve onun yüceliğinin, kullara ne kadar yakın olduğunun ve her şeyi bildiğinin ve gördüğünün farkında olmak ve buna göre davranmaktır.
Hz. Ömer r.a. şöyle buyurmuştur: “Hayâ eden saklanır. Saklanan kişi ise sakınır, sakınan kişi de Allah tarafından korunur.”
Dinimiz bizi hayâ sahibi olmaya, Allah’tan utanmaya çağırıyor. Sapkınlıkların had safhaya ulaştığı çağımızda hayâ, bir istikamet ışığı olarak yolumuzu aydınlatıyor. Bütün dünyevî ve nefsanî arzuları bir tarafa bırakarak hakikatin farkında olmamızı ve buna göre davranmamızı telkin ediyor. Haramları terk etmemizi, gizli veya açık her halükârda Allah’ın huzurunda olduğumuzu bilmemizi istiyor.
Hayasız, haya duygusundan yoksun, yani utanmaz kişilerden her şey beklenir. Utanmayı bir kenara koyarsanız, geriye insanlığınızdan pek bir şey kalmaz. Hani hep deriz ya hayasız insanlar için “Allah’tan korkmaz, kuldan utanmaz” diye.
Sözü yine Efendimiz s.a.v.’in bir hadisi ile bitirelim: “Aşiretin içinde itibar sahibi bir kişiden nasıl hayâ ediyorsan Allah’tan da öyle hayâ et.” (Taberânî; Heysemî) Dostça kalın, hoşça kalın.
Yorumlar kapalı.