Birbirine dolanmış hayatlar, birbirini iten hayatlar, birbirini çeken hayatlar. Hayatlar yan yana, sırt sırta, karşı karşıya. Bir şehri, kasabayı ve köyü var eden, insanların türlü hallerini heceleyen hayatlar. Onları var eden yokluklar, varlıklar, acılar, kederler, sevinçler, ölümler.
Hepsi bir arada, hepsi hayatın o engin kucağında; ölümü ve doğumu, yıkımı ve inşayı, esareti ve özgürlüğü aynı gıdayla besleyen hayatın kucağında. Lüks bir rezidansın yanında bir kulübe; lüks bir cipin camına uzan bir gariban; komşusu aç içen tok yatan; sarayların zevk âlemlerine ulaşamayan yokluk hikâyeleri ve daha sonu gelmez sahneler; uyumsuzluklar, karşıtlıklar, çelişkiler. Bütün hepsinin hayatın duvarını yükseltmesi ise başka bir sır, esrar. Hayat bütün bu çelişkileri barındıracak kadar engin mi, cömert mi, sabırlı mı?
Hayat göstergedir elbette, ama bazen maskedir hayat. Perdeler, gizler, saklar. Neyi? İçte olanı, gerçeği. Hayat bakışları başka yöne çeker; bakışları o noktaya çiviler. Kim bilir hayatın ardında ne hayatlar vardır, ne gerçekler, niyetler. Bu bakımdan hayatların ardındaki ruhu görmek, bir perde olan hayatı aralayıp o ruha ulaşmak gerekir. O mutlu yüzün ardında büyük bir keder; o yoksulluğun yanında akıp giden büyük bir huzur yatıyor olabilir.
Hayatlar yer değiştirir. Hep aynı dünyada var olmaz. Dünyalar hayatları, hayatlar dünyaları değiştirir. İnişler ve çıkışlar, yıkımlar ve inşalar sonu gelmez akımlardır. Hayat, bütün bunlarla var olur. Bir deprem bir hayatı bir anda başka bir yere taşıyabilir. Bir başarı, bir ödül, bir ölüm. Hayata sürekli biçilen kaftanlar. Hayat neyin kucağında acaba? Böylesine değişken, böylesine inişli-çıkışlı, böylesine çok yüzlü hayat hangi akımın esaretinde? Hayatı sürekli oradan oraya savuran nedir? Kader bu mudur? Hayata boyun eğdiren kaderden başka nedir?
Hayatlar yer değiştirir; o hayatın aktörleri de. Kader, hayata yeni bir elbise biçer ve hayat başka bir mecrada yeni bir akış gerçekleştirir. Yüzüne bakılmayan yoksul köylü çocuk, bir zaman sonra başka bir hayatın aktörü olarak görünür; kapısında insanların beklediği bir müdürdür mesela. Taşradan geldi diye aşağılanan biri, bir zaman sonra baş tacı edilebilir.
Hayatları yüzleştiren yahut başka bir hayatla yüz yüze gelen insanın dilinden o an dökülen bir hayret ifadesi: Ne hayatlar!
Sanki bütün bir hayatı ve hayata yapışan onca şeyi bir çırpıda özetleyip duran bir hayret ifadesi: Ne hayatlar! Ne hayatlar var deriz hep. Bunu bir hakikat gibi söyler ve kendi hayatımıza döneriz. Ancak biliriz bizim hayatımızın dışında ama yanında ne müthiş hayatların olduğunu, ne hikâyelerin yaşandığını. Bize onca görüp duyduğumuz, bakıp düşündüğümüz türlü türlü hayatlardan nice hikâyeler kalır değil mi? Hoşçakalın.
Yorumlar kapalı.