KABAK İLE KAVAK AĞACI
“Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe kabak filizi kavak ağacına sarılarak büyümeye, serpilmeye, yükselmeye başlamış. İkaz etmiş kabağı Ulu kavak ağacı:
-Dikkat, yavaşla biraz, çok hızlı büyüme,çabuk yorulur, tükenirsin sonra.
Hiç aldırış etmemiş kabak. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve boyu neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş.Bir gün dayanamayıp sormuş Ulu kavak ağacına :
– Sen kaç ayda geldin bu boya?
– On yılda demiş Ulu kavak ağacı.
– On yılda mı demiş? gülmüş, ukalaca çiçeklerini sallayarak kabak ve devam etmiş :
– Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim baaak demiş.
– Doğru demiş kavak ağacı, iki ayda benimle aynı boya geldin.
Günler günleri kovalamış ve sonbahar gelmiş. Sonbaharın soğukları ile üşümeye başlamış kabak. Sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça aşağı doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavak ağacına :
-Neler oluyor bana kavak ağacı?
-Ölüyorsun demiş kavak ağacı.
-Niçin? demiş kabak hüzünlü bir ses tonuyla.
-Çünkü demiş Ulu kavak ağacı “benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştın da ondan.” demiş.
İlçemiz esnaflarından Sayın İbrahim Erçelebi’yi, zaman zaman ziyaret eder, sohbet ederiz. İbrahim abinin çok kullandığı bir söz var: “Tosya’da hiç değeri olmayan şey tecrübe, maalesef tecrübeye hiç önem verilmiyor.Halbuki tecrübe mutlaka bir şey karşılığnda elde edilmiş.Ya zaman harcanmış, ya emek harcanmış, öyle elde edilmiş.Yani bir bedel ödenmiş.Hiç bir bedel ödemeden, başkalarının bedel ödeyerek elde ettiği şeyden faydalanmamak çok tuhaf geliyor bana.Bedeli ödenen şey tekrar tekrar bedel ödenerek elde edilmeye çalışılıyor.Bundan da kaybeden Tosya oluyor.Tecrübeli kişilere gelip sorulsa,tecrübelerinden istifade edilse, daha çok mesafe alınacak”. Memleketimiz için çok doğru bir söz değil mi?
Çalışmadan, emek harcamadan, kolay yollarla kazanılan kolay kaybedilebiliyor.Her işte alın teri ve emek şarttır. Emek sarf etmeden gelinen nokta başarı sayılmaz. Bu her alanda, her işte, her durumda böyledir. Tabiri caizse; beleş yollardan,hatıra binaen hiçte hakedilmeyen makamlara gelenler,maalesef o makamın hakkını vermeyi bırakın, kendilerini de rendice ediyorlar.Makamlar liyakat esasına göre değil, adamı olan, dayısı olan kişilerce maalesef dolduruluyor.Sonuçta kaybeden hep biz oluyoruz.
Halbuki makam ve mevkiilere yavaş yavaş olgunlaşarak gelinse,tam olarak makamın hakkı verilse, belkide hatıra binaen makamlarda bulunan kişilerden daha çok istifade edeceğiz, daha çok hizmet edecekler, önleri açılacak, bilerek ve isteyerek görev yapacaklar.Kabak gibi hızla, hırsla çabucak büyüyüm diye ömrü kısaltmaya gerek yok.Emin adımlarla ilerlemeli, yarı yolda tökezleyip kalmamalı.Kavak ağacı gibi, yavaş yavaş, ama hedeften sapmadan,yalpalamadan.
Yorumlar kapalı.