İbn Abbas (r.a) şöyle der: “İyilik ancak şu üç şeyle tamamlanır:
1. O iyiliği yapmakta acele etmek.
2. Yaptığı iyiliği gözünde büyütmemek, daima küçük görmek.
3. İyiliği yaparken, gizli yapmak.”
Ebü’l-Hasan el-Bûşencî tuvalette iken hizmetçisini çağırarak, sırtından çıkardığı gömleği birine vermesini söyledi. Hizmetçi, “Tuvaletten çıkıncaya kadar sabredemedin mi?” deyince, Ebü’l-Hasan, “Şu anda vermeye niyetlendim, sonra ne olur ne olmaz; belki vazgeçerim korkusu ile acele ettim” dedi.
İYİLİĞİN KÜÇÜĞÜ OLMAZ
Yapılan iyiliklerin şartlarından biri de edilen iyilik ne kadar ufak da olsa onu küçük görmemektir. Çünkü azı küçümseyip vermekten utanan kimse, çoğundan da âciz olduğu için hiç vermeyeceği açıktır. Halbuki az hayır yapmanın hiç yapmamaktan daha faziletli olduğu herkesin malumudur.
Kâinatın Efendisi Resûlullah (s.a.v),
“İyiliğin küçüklüğü sizi icrasından menetmesin” buyurmuştur. Yani küçüktür diye sizi yapmaktan alıkoymasın, demektir.
Hz. Âişe şöyle diyordu: “Hiçbir sadakayı küçük görmeyiniz. Çünkü dane kadarcık bir sadaka kıyamet gününde dağlar kadar sevap ile tartılır.”
Hz. Âişe validemiz bir keresinde bir fakire bir üzüm tanesi verince fakir azımsayarak geri çevirir. Bunun üzerine Hz. Âişe fakire Zilzâl sûresinin, “Zerre ağırlığınca hayır yapan onun sevabını görür…”Mealindeki yedinci âyetini okur ve “Bu üzüm tanesinde ne kadar zerre ağırlığı olduğunu biliyor musun?” der. Bu uyarı üzerine fakir istiğfarda bulunur.
Ebû Zer (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v), “Yapılan hayırdan hiçbir şeyi küçük bulup hakir görme, kardeşini güler yüzle karşılaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz görüp ihmal etme).”
Yorumlar kapalı.