Yeryüzünde ne kaynaklar sınırsızdır ne de ihtiyaçların bitip doyacağı vardır. Bu nedenle zaruretlerle keyfiliği birbirinden ayırmak şarttır. Maddi anlamda; beslenmeden tutun, barınma, giyinme, ulaşım, gezi ve eşyaya kadar tüketimimizi, ürettiğimiz oranda sağlayacak bir dengeye oturtmamız gerekiyor. Bunu hem küçük ölçekte ailede hem de ülke çapında sağlamazsak açığa düşeriz. Manevi anlamda ise; günahtan sakınmak, ahlakı kaybetmemek, inceliklerden uzaklaşmamak ve edep dairesinde kalmak israfkârlığı önler. Yine ruhen elde ettiklerimizi ve duygusal yönlerimizi de israf etmemek gerekiyor. Tıpkı ömrümüzü boşa geçirmemek gerektiği gibi.
Çağdaş kapitalizmin tüketin nidalarını, reklam kamçılamalarını, cezp edici nefse hitaplarını ve israfkâr çığlıklarını dikkate almamalıyız. Bunun yerine maddi yönümüzü özenli tuttuğumuz gibi manamızı da kirletmeden temiz tutabilmeliyiz. Haramlardan uzak kalıp, sıhhatimizi korumalıyız. Abartılı yaşamaktan uzak durup sağlığımızı muhafaza etmesini bilmeliyiz. Mütevazılığı şiar edinip; edep, ahlak ve hayâ tatminkârlığı içinde olacağız ki, mutluluğun güvenli limanından huzura yelken açabilelim.
Ölçüsüzlükler yüzünden gelmiyor mu başımıza, tüm bu sıkıntılar. Hasan-ı Basri’nin israf ve tasarruf ölçüsüne dair şu sözü dengede kalmak adına bana hep manidar gelmiştir: “Cömertlik, malı Allah yolunda vermektir. İsraf ise onu şöhret ve riya için harcamaktır.” diyor. Evet, sınırlarımızı bilmek zorundayız. Nereye kadarı cimrilik, nereye kadarı cömertliktir. Ne kadarı israf ne kadarı tasarruftur. Denge de olmak şarttır. Orta yolda mutedil hareket etmek her işin esası olmalıdır. Ahiret sorularından birisi de “Nereden kazandın, nereye harcadın?” olmayacak mı?
Zamanı öldürmek, ömrün boş yere heba edilmesi. Malı gereksiz harcamak ise israfın ta kendisi. Yeri ve zamanı geldiğinde gerekeni yapmamak ise cimriliktir. Konu dönüp dolaşıp hep ölçü ve ölçüsüzlük sınırına geliyor. İşte bu nedenle dinimizin koyduğu ölçü dairesinde kalmak mutluluğun yegâne şifresidir! Aksi halde ziyan edip, ziyan olmaktır sonuç. İsrafa düşmeden ve kibire kapılmadan Allah için yine Allah’ın nimetlerinden nasiplenmek tercihimiz olmalı. Zira din güzel ahlaktır. Oysa israf psikolojinin tahlili yapılsa nice tasvip edilmeyen nefis hastalıkları ortaya çıkar. İsraf hafif insanların işidir. Aşırılıktır, had bilmezlik ve taşkınlıktır. Zararı sadece kişiye değildir. Küçükten başlayıp büyük ölçekte devlete dahi zarar veriyor. Öyleyse tek kelimeyle israf abestir! Ölçülü olmak işte bu abeslikten korunmanın karşılığı olan güzel ahlaktır. İnceliktir. Rikkat gibi kalp inceliği, zarafet gibi davranış inceliği, infak gibi maddi incelik, üslup gibi dil inceliği, tevazuu gibi gönül inceliğidir…
İsraftan sakınan, tasarrufu ölçü edinen ve doğal sınırlar içinde hareket edenlerden olabilmek dileğiyle.
Yorumlar kapalı.