İnsan ruhunun derinliklerinde birbirini besleyen ve tamamlayan iki kavramdır sevgi ve iman. Biri olmadan diğeri eksik, biri sönük kaldığında diğeri de güçsüzleşen bir ilişki içindedirler. Sevginin kaynağını anlamak, imanın özüne inmek demektir. İmanın hakikatini kavramak ise sevgiyi en saf ve yüce hâline ulaştırır.
Kalbe iman tohumlarının ekilmesi, ancak sevgiyle filizlenebilir. Bu yönüyle sevgi kişinin; Rabbine, yaratılmışlara ve hakikate yönelmesinin en güçlü vesilesidir. O yalnızca bir duygu değil, aynı zamanda bir kulluk bilincidir. Teslimiyetle birleşirse imanı güçlendirir. Amentünün kemale ermesindeki rolü oldukça önemlidir. Bu hakikat, duygusal bağın ötesinde, Allah’a ve Resûlü’ne duyulan muhabbetin insanın iç dünyasını şekillendiren en güçlü etken olduğunu gösterir.
Sevgi olmadan iman, kuru bir bilgiye, soğuk bir itikada dönüşebilir. Sadece şekilsel ibadetlerle, ruhsuz bir teslimiyetle yaşanan iman hayatı, insanı beklenen düzeyde ne yüceltebilir ne de huzura erdirebilir. İmanın özü, Allah’a olan sevgiyle ve O’nun yarattıklarına olan merhametle beslenir. İhsan kavramı da bunu destekler. İbadetlerimizi Allah Celle Celalühü görüyormuş gibi yapmak, O’na duyulan sevgiden kaynaklanır. İnsanın ruhundaki Allah sevgisini keşfetmesi ne muhteşem bir nimet ve duygudur. Kul olmanın hazzı ile ilahi muhataplığın tatmin düzeyindeki iman ve şuur hali, şekilden kurtulup hakiki mümin olma seviyesine ulaşmanın altın anahtarı değil midir?
Peki diğer yönüyle konuya baktığımızda karşımıza ne çıkar? Yani iman olmadan sevgi nasıl bir şeydir? Bu durumda da sevgi, pusulası olmayan bir gemiye benzemez mi? Aslında pek çok insan sevgiye dair güçlü hisler besleyebilir. Birbirini çok sevdiğini de iddia edebilir. Ancak bu sevgi, Allah’ı ve O’nun hakikatini tanımadan beşerî ve nefsani ölçülerle yaşandığında, bir süre sonra çıkar ilişkisine dönecektir. Bencillik veya dünyevi arzular daha galip gelecektir. Sonuçta üzülen ve kaybeden bir taraf muhakkak olacaktır.
Öyle ise, iman her konunun yegâne ölçüsüdür. Sevgide de denge unsurudur. Sevgiyi hak edene ve hak ettiği şekilde vermek gerektiğini bize hatırlatır. Hakiki sevgi ise, Allah’a duyulan muhabbetten doğmalıdır. O’nun rızasına uygun olarak yönlendirilmelidir. Kaynağını imani referanslardan alan bir duygu anlam kazanmış bir sevgidir. Ancak böylesi bizi mutluluğa taşıyabilir. Rol modelimiz Peygamber Efendimiz ’in örnek hayatıdır. Sevgi ve iman ilişkisinin en güzel tezahürüdür. O, Rabbine olan sevgisini; ibadetlerinde, insanlara olan yaklaşımında, eşine olan muamelesinde, yaratılmışa şefkatinde, merhametinde, ümmetine olan duyarlılığında ve ömrüne sığdırdığı hayat mücadelesinde ne güzel göstermiştir. Vesileyi inkara yeltenenlere de bir cevap niteliğinde değil midir bu örnek hayat? Velhasıl sevgi, imanın bir göstergesi, kişiyi Allah’a ve Resûlü’ne yaklaştıran en büyük vesiledir diyoruz…
Öyle ise sevginizin imanınızı besleyen bir ateş, imanınızın da sevginizi koruyan bir zırh olmasını diliyorum.
Yorumlar kapalı.