İÇ VE DIŞ KISKAÇLAR-1-
İç ve dış gündemin baş döndürücü bir hızla ilerlediği Türkiye’de, artık gelişmeleri takip etmek ciddi bir maharet gerektiriyor. Art arda gelen siyasi tartışmalar, uluslararası krizler, yeni ittifaklar, istifalar, saldırılar, terör eylemleri… Bunların hepsi, birbirinden kopuk gibi görünen ve kamuoyunu şaşırtan maddeler olarak gündeme geliyor ve aynı hızla gündemden düşüyor. Ama bütün bu değişimlerin ötesinde, geçmiştekilere çok benzeyen bir senaryonun hayata geçirildiğini görmek için günceli aşan bir bakış açısına sahip olmak yeterli.
Türkiye, bölgesinde birincil ülke olarak küresel bir aktör olmaya doğru giderken, özellikle içeriden çelmelere maruz kalıyor. Örneğin Türkiye, 31 Mayıs sabahı biri içeriden diğeri dışarıdan iki eşzamanlı saldırı haberiyle sarsıldı. İsrail, Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisinde 9 Türk vatandaşını şehit ederken; PKK terör örgütü de İskenderun’da 6 askerimizi şehit etti. Doğal olarak akıllara, iki saldırı arasında bir bağlantı olup olmadığı sorusu geldi ve bu keskin şüphe, ne İsrail, ne de PKK tarafından yalanlandı. İnsan, böylesine senkronize gerçekleşen iki eylem arasında bir bağ olup olmadığı sorusunun, sadece psiko-sosyal açıdan bile yeterince meşru olduğunu düşünüyor.
Bilindiği gibi, terör örgütü, sözde ateşkesi 1 Haziran’dan itibaren kaldıracağını ilan etmişti. Ancak her ne hikmetse, bu tarihi bir gün öne alarak kışlaya roketli saldırı düzenledi. Ardından başta güneydoğu bölgesi olmak üzere, roketli, mayınlı eylemler hız kazandı ve terör yaz aylarıyla birlikte şehirlere inmeye başladı. Peki, neler oluyor; birileri Türkiye’yi, içeriden ve dışarıdan kıskaca almaya mı çalışıyor?
Bu soruyu şimdilik kesin bir biçimde cevaplamak kolay değil. Ancak bugün, dışarıda öncü, sürükleyici bir diplomatik oyuncu haline gelen, içeride ise demokratik bir Anayasa için referanduma hazırlanan Türkiye’de, şehit cenazeleri ve ailelerin acıları gündemin başköşesine yerleşti. Hatta medyada, demokratik açılım sürecini milat kabul edip şehit sayısını açılım sürecinin başlangıcından itibaren sayıp çetele tutanlar oldu. Elbette, her gün koro halinde, 116–117–118 diye şehitlerimizin sayılması, toplumda olumsuz bir psikoloji ve karamsarlık ortamı doğurmaktan başka bir işe yaramıyor. Gazeteciliğin ve güvenlik sektörünün dili arasında farklılıklar olduğu gibi, terörün bambaşka bir üslubu ve amacı var; bunun içinde yıldırma ve topluma dehşet salma gibi medya üzerinden gerçekleştirilen operasyonları özellikle zikretmek gerekiyor.
Yorumlar kapalı.