Anadolu’nun Müslüman oluşuyla birlikte din, asli unsurlarımız arasına girmiştir. Zamanla da ‘ilayı kelimetullah’ ideali etrafında milli bir karakter halini almıştır. Ecdadımız güzel ahlakın elde edilmesini ulvi saymıştır. Bu ahlakı kazanmak için yolun, ehlisünnet itikadından geçtiğini bilir ve bu akide etrafında birleşilmesini tavsiye eder. Ameli olarak Hanefi mezhebi ve itikadi olarak da Maturidilik çizgisini benimser. Devlet yönetiminin temelini adalet ölçüsünün mihenk yapılmasında bulur ve Türk’ün Anadolu’da şekillenmesini bu kaidelere oturtur.
Sultan Alparslan’ın Malazgirt’ten, Sultan Fatih’in İstanbul’dan başlattığı yeniçağın mayası bu denge üzerine kurulmuştur. Hiç kuşku yok ki, bu fetihlerin arkasında manevi sultanlar vardır. Topal ayakla yol almanın sıkıntısını yaşayanlar bilirler. Bir bölge sadece kılıç zoruyla fethedilmez. Bir toprağın coğrafyasını elde ederek orayı vatan yapamayız. Askerin arkasındaki iman gücüdür şehitlik ve gazilikle rütbelendiren. Manevi ruhtur muzaffer eden. Fetihlerin kabul görmesinin ve halkta karşılık bulmasının yolu da işte bu maneviyat sayesinde varlık kazanır.
Türk irfanı ile Anadolu, ruhen kuşatıldığında gerçek anlamda fethedilmiş sayılır. Fetihle birlikte halklar ve coğrafya, irfanımızın büyülü ortamında genel kabul görmüş nice hizmetler gerçekleşmiştir. İnsana değer veren, ruhen geliştiren gönül özlemlerine ilaç olacak manevi reçeteler üreten bir yönetim anlayışı, bu fethin temel ölçüleridir. Geçmişin karanlıklarından bizim medeniyetimizin hasbahçesine yapılan örnek davet zorlanmaya maruz kalmaksızın fetih memleketlerinde kabul görmüştür. Anadolu’nun Türkler eliyle Müslümanlaşması bu güzel yaklaşım sayesinde hayatiyet kazanmıştır. Ne mutlu şanlı büyüklerimize. Onların örnek yaklaşımlarından nice öğreneceğimiz harikalar halen keşfedilmeyi beklemektedir…
Buradan çıkarılacak sonuç; yenilenme, çağı yakalama, modernleşme adı altında farklı bir yozlaşmaya sebep olmaması gerekmektedir. Yenilenme, ilimde, bilimde ve fende olmalı. Teknikte olmalı, sanatta ve sağlıkta olmalı. Mimari ve üslupta olmalı. Aksi halde bir gelişimden söz edilemez. Yenileniyoruz demek irfandan uzaklaşmak demek olmamalı. Bugünün gücünü mazinin zenginliğinden alamıyorsak başarı hayal olur. İstikbali dünle birbirine bağlamadan ne kültürden ne de irfandan söz edilemez. Böylesi ayrıksı bir durum ise gelişimi ve kalkınmayı beraberinde getirmez. Gücünü mazideki zenginliklerinden alan, insan unsurunu önceleyen, güzel ahlakı düstur edinen, iman ve amel ekseninde ihlaslı nesillerle mümkündür. Gücünü haktan ve halktan alan, adaleti önceleyen, kul hakkı konusunda kılı kırka yaran ve devlet malını emanet bilen şuurlu yapılar Anadolu fetihlerinin arka planındaki gerçekler değil midir?
Bizlere bu hassasiyet içinde bu güzel toprakları vatan olarak bırakan şanlı ecdadımıza şükran ve minnet duyuyorum. Bu vesile ile Malazgirt’i ve Ağustos’un tüm zaferleri ile daha nice zaferleri armağan eden şanlı ecdadımızı hayırla yâd ediyorum.
Zaferlerimiz kutlu olsun.
Yorumlar kapalı.